Jimin gözlerini açtığında yumuşak bir yatakta yatıyordu. Nerede olduğunu kavramak için bekledi biraz. En son yoldaydı ve onu Jungkook taşımıştı değil mi? Büyüttüğü gözleriyle bulunduğu çadırı süzmeye başladı. Kesinlikle Jeon sürüsünde olmalıydı. Tuhaf bir şekilde içi huzurla doldu. Ayaklarını yataktan sarkıtıp bir süre boynunu ovdu. Yolculuktan dolayı doğru düzgün dinlenemeyen bedeninin kasılmasını şimdi hissedebiliyordu. Boynunu ovarken hissettiği metalle bekledi. Yüzündeki gülümsemeye engel olamamıştı. İnce metal zinciri parmaklarıyla narince takip edip, minik kar tanesi üzerinde durdu. Elinde olmadan tebessünü büyük bir gülümsemeye dönüşmüştü. Min sung'un kolyeyi ilk kez gösterdiği zamanı dün gibi hatırlıyordu. Ne kadar büyülenmişti minik kar tanesi görünce. O gün oturup saatlerce karın ne olduğu neye benzediği hakkında konuşmuşlardı. Geriye baktığında karı iyi hatırlamak için çaba gerektirse de Min sung hâlâ ona göz kulak oluyordu. Bunu en derininde hissetdiyor bu da yalnız olmadığını ona gösteriyordu.
Çadırın girişini örten kumaşın çekilmesiyle bakışlarını içeriye giren Taehyung'a çevirdi. " Ah! Uyanmışsın Jimin?" Taehyung şen şakrak haliyle Jimin'in yanına kadar geldi. "Nasıl hissediyorsun? Yaran iyi mi, acımıyor değil mi?" Taehyung'un bir biri arkasına sıraladığı sorularla gülümsedi Jimin. "Daha iyiyim Taehyung." İki arkadaş sohbet etmiş, sohbetlerini bölen gurultuyla Taehyung arkadaşının küçük çaplı bir kahkaha bıraktı. "Acıktım mı? Yemek vakti gelmiş olmalı." Jimin utanarak karnını tuttu. Gerçekten acıkmıştı. En son ne zaman yemek yemişti ki? Taehyung ayaklanarak Jimin'in elini tuttu. "Haydi kalk Jimin gidelim. Yemek yemen lazım." Neşeyle Jimin'i âdeta sürükleyerek çadırdan dışarıya çıkardı.
Gecenin karanlığı Jeon sürüsünün karla kaplı yollarına ayrı bir güzellik katıyor, büyülenmesini sağlamıştı. Yer yer dikilmiş meşaleler, karanlık yolları aydınlatıp, yol gösteriyordu. Büyük bir çadırın önüne geldiklerinde durdu Jimin. Taehyung'a çıkan bakışları, nereye geldikleri hakkında bir cevap alabilmek merakla bakmaya başlamıştı. Taehyung endişelenmemesi için Jimin'in elini biraz sıkıp onu çadırın içine çekti. İçeride duyulan kahkaha ve yüksek sohbet sesi iki omeganın çadıra girmesiyle durdu. Taehyung eğilerek selam verdikten sonra Jimin de eğilmiş, bir süre bakışlarını yerde serili olan ayı postunda tutmuştu. Çadırın içinde yayılan güçlü feremonlar, ürkek omegasını korkutmak için iyi nedenlerdi ve Jimin bundan etkilenmemek için aklını meşgul edecek nedenler bulmaya çalışmıştı.
Ciğerlerine dolan vanilya kokusuyla endişesi üzerinde bir tüy kadar kalmıştı Jimin'in. Bakışlarını hızlıca kaldırıp çadırı süzmeye başladı. Aradığını bulan gözleriyle yutkundu. Jungkook baş kösede yaşlı bir alfanın yanında oturmuş, boş gözlerle Jimin'i izliyordu. Yaşlı alfanın konuşmasıyla dikkatlar onun üzerine çekilmişti. "Ah! Taehyung seni burada görmek ne güzel. Umarın yolculuğun iyi geçmiştir. Kimlerin yardımları için minnettarız." Taehyung gülümseyerek teşekkürlerini sunup, yolculuk hakkında kısa bir açıklama yapmıştı. Jimin hâlâ ona bakmaya devam eden gözlerle heyecanla yerinde kıpırdadı. Jungkook gözünü omegadan bir an olsun bile çekmek istemiyordu. İyi olup olmadığını anlamak için biraz daha inceledi omegayı. Ya da bunu biraz daha Jimin'e bakmak için bahane olarak kullanabilirdi. Kurdu memnunca uludu. Jimin ona ve kurduna bilmediği şeyler öğretiyordu, bundan şikayetçi olamıyordu.
Yaşlı alfa gözlerini Jimin üzerinde gezdirip "Sen, Jimin olmalısın. Yaralı olduğunu duydum, daha iyisindir umarım evlat." Jimin odak noktasının kendisi olmasıyla biraz gerildi ama bunun aksini göstermek için omuzlarını dikleştirdi. "Daha iyiyim efendim." Başını eğerek saygısını sunmayı ihmal etmedi. Masadaki diger alfa kurtlardan biri söze atılıp "Senin bir melez olduğun doğru mu?" Meraktan uzak anlamsız ve rahsız eden bir ilgiyle çıkan kelimeler omeganın gerilmesi için yeterliydi. Aynı iğreltiyi kendine bakan gözlerde görebiliyordu. Yutkunarak bakışlarını kaçırdı Jimin. "E- evet efendim. Annem bir tilkiydi, babam ise siyah bir kurt." Boğazını sarıp sıkan elleri alafnın gözlerinde görmüştü Jimin. Saf nefretle harmanlanmış gözler bir süre daha Jimin'i süzdü. Onaylamaz bir baş sallamasıyla bakışlarını kaçırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Ay Dönençesi~
FantasyMinik kar tanesi tenine temas ettiğinde, kaderindeki aşkın heyecanı kalbini hiç atmadığı kadar attırmak için Kambarin'in melez tilkisini arıyordu oraman ruhları.... (Jikook)