8.Bölüm: Hayallerim öldü

21 14 5
                                    

Herşeye sahiptim ben, herşeye itiraz eden aptal bir insan olsam bile şimdiye göre rengarenk hayatım vardı benim. En önemlisi huzurum vardı. Her sabah camdan dışarı baktığımda gökyüzünün mavisine, kuşların cıvıltısına, arabaların kornasına itiraz eden ben şimdi tek dileğim onların olması. Şimdi ise her sabah kalktığımda gökyüzüne baktığımda eskisi gibi o maviyi göremiyorum. Çünkü ben artık gidiyordum. Ben gittiğim içinde bütün renkler arkamda kaldı. Şimdi ise ben ile tek gelen renk siyah. Ben siyahı seçmedim o beni seçti. Şimdi benim tek dostum karanlık...

Saat 23:00 dı. Gitmemize tam yedi saat vardı. İlk başta bir otele geçip sonra gidecektik. Yolda dakikalarca ilerledik. Ben camdan yolu izlereken Emre siniri biraz geçmiş arabayı sürüyordu. Kendimi tutamıyordum. Artık dayanamıyordum. Yolu izlerken arada sırada gözlerimden yaş geliyor çaktırmadan sıkıyordum. Sonra birdenbire Emre arabayı kenara çekti.

"Ne oldu bir sıkıntı mı var? Niye durdurdun arabayı?" dedim kısık bir sesle. Sonra bana doğru dönüp,

"Özür dilerim Rüya. O kadar kötü şey yaşamışken sana bağırmak istemedim. Sabahtan beri çaktırmadan ağlıyorsun. Sana yemin ederim ki ben bir aptalım. Bir anda annemin babamın o arkamdan çaresizce bana bakışları beni mahveetti. Gerçekten özür dilerim."dedi pişman suratıyla.

"Anlıyorum seni önemli değil. Benim hayatıma dair herşeyim yok oldu. Tek ümidim sendin. Beni tek anlayan insan senin olduğunu belki annem babam yanımda yokken bile sana derdimi anlatırım diye düşünmüştüm."dedim gözümden bir damla gözyaşı akarak.

"Sana söz veriyorum anne ve babanın yokluğunu hissettirmeyeceğim. İrem benim sevgilim falan değil. Aslında o beni sevgili olarak görüyo ama ben ona karşı sadece arkadaş. Ben İremle Almanya'da tanıştık. İlk Almanya'ya gittimde Almanca hiç bilmiyordum ve bizim oturduğumuz yerde tek Türk olan onlardı. Ben onla arkdaş oldum o ise bana karşı ne hissettiği umrumda değil. Çünkü ben o kıza bakınca çok acıyorum."dedi acı içinde.

"Acıyor musun? Kötü birşey mi oldu?"dedim şaşkınlıkla. Emre arabayı yine çalıştırıp konuşmaya başladı.

"Biz Almanya'ya taşıdığımız ilk zamanlar İremle iyi arkadaştık. İrem'i ne zaman görsem ya bir yeri morarık ya bir yeri kızarık olurdu. Ne oldu desem hep yere düştüğünü hep bir yerlere çarptığını söylerdi. Sonra bir gün İrem'in annesi kayboldu ortalıktan annesine ne olduğunu kimse bilmiyordu. İrem'in hala gittikçe morarıkları artıyordu. Biz yazınları kısa kollu ile pişerken İrem o morarıkları kimse görmesin diye yazın ortasında hep uzun kollu giyerdi. Bir gün İrem'i çağırmak için kapısına gittim. Tam kapıyı çalacakken içeriden çığlık sesleri geliyordu. "Baba nolur beni dövme annemi öldürdün beni öldürme" diye sesler geldi. Sonra hemen eve koştum olayı annemlere söyledim. Annemler polise haber verdiler ama adam hapise girmedi çünkü adamın kadını öldürdüğü hakkında hiçbir delil yoktu. Sonra aradan baya bir zaman geçti ben dışarıda geziyordum İrem geldi yanıma işte ona nasıl olduğunu uzun zaman gözükmediğini söyledim. Oda bana babasının çıkartmadığını çıkarsam beni bu sefer daha kalın sopa ile döveceğini söyledi. İşte bende ona burada biraz daha büyüyelim onu babasından kurtaracağıma dair söz verdim. Daha iki ay önce on sekiz yaşına girdi ve babası da istesede istemesede artık ona karışamayacağını bildiğimiz için kendimizle birlikte Türkiye'ye getirdik. Ona bizim karşımızda bir ev ayarladık. Orada yaşıyor. O beni ben olduğum için değil ona yardım ettiğim için bana bu kadar değer veriyor."dedi ve ben o an şok içinde kızın hikayesini dinledim. Keşke gitmeden önce ona sıkı sıkı sarılsaydım. Çünkü baba sevgisi görmeyen bir insan başka birisi ona ufak bir iyilik bile ederse onu Dünya'nın en büyük iyiliği sayarlar.

" Şimdi ise asıl ben özür dilerim. Bence çok kabaca davrandım. O senle nasıl arkadaş veya sevgili ise ben seninle sadece bir arkadaşım. Ve bunu sorgulamak bana düşmezdi."dedim ve gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlıyodu. Aklım hala İremdeydi. O Emre'yi belki onu koruduğu için bir baba olarak bile görmüştür.

4 saat sonra

Hala kendimde bile değildim. Sırtım heryerim ağrıyordu. Uyuya kalmıştım. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda kendimi otelin yatağında buldum. Gözlerimi araladım. Emre karşımda oturmuş beni izliyordu. Hiçbir şey diyecek halim yoktu dakikalarca ben onu izledim oda beni izledi.Elime telefonu aldım ve saate baktım. Saat 04.17 ve bizim uçağa binmemize iki saatten az vardı.

"Ben artık kalksam iyi olur hazırlanana kadar anca havaalanına vararız."dedim ve kalktım.  Emre hala bir kelime bile cevap vermeden bana bakıyordu. Hemen odaya geçip yırtık bir kot pantolon ve üzerime siyah bir kısa bluz giydim. Saçlarımı yukarıdan topladım. Sonra odaya doğru geçip Emre'nin yanına oturdum. Emre sadece bana anlam veremeyecek bir şekilde bakıyordu.

"Ne oldu Emre birşey mi oldu? Niye öyle bakıyorsun?"dedim telaşla. Emre yavaşça ellerimi tutup bana,

"Şimdi sana birşey söyleyeceğim ama sakın olacaksın." dedi

"Tamam ne diyeceksin?"dedim korku içinde.

"Şimdi uyuyodun abim aradı. Birisi senin kızın kayıp olduğu saatlerde orada olduğunu söylemiş."dediği an gözyaşlarımı tutamayıp ağlamaya başladım." Şimdi sakin olalım. Birazdan gideceğiz. Ve abim bu olayı halledecek. Sana söz veriyorum. Hadi şimdi kalkalım. Havaalanına gidene kadar onca yetişiriz."ayağa kalkamıyordum. Sadece tır tır titriyordum. Emre'nin desteği ile ayağa kalkım.

"Ben aşağıda seni bekliyor olacağım. Sen hazırlanıp gelişin."dedi ve kapıdan dışarı çıktı. Ayakta birkaç saniye bekledim ve üstümü değiştirmek için elimi çantama attım. Hava soğuk olmasına rağmen uzun kollu ince bir bluz ve mini bir siyah etek giydim. Saçımı bile düzeltmeden son bir kez odaya bakıp çıktım. Asansöre binip hemen aşağa indim. Hemen kapının önünde beni bekliyor Emreye gözlerim çarptı. Hemen yanına gittim.

"Hazır mısın?"

"Evet."dedim. Arabaya doğru ilerlerdik. Saat 05.00 idi. Uçağın kalmasına tam bir saat vardı. Arabaya bindik ve havaalanına doğru ilerledik. Yolculuk boyunca sadece camdan dışarı bakıyordum. Kendimi kötü hissetsemde bunu yansıtmaya çalışıyordum. Sonunda havaalanına geldik. Arabadan indik. Uçağın kalkmasınsa son on dakika vardı.

"Son dakikalar belki artık hiç ailemi göremeyeceğim."diye mırıldandım.

"Öyle düşünme. Sana söz verdim ve herşey düzelecek."dedi yüzüme bakarak.

"Hadi gidelim. Bizim uçak kalkacak" dedi ve elimizdeki valizlerle uçağa doğru ilerlerdik. Uçağın içine bindik. Gerçekten ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sonra uçaktaki koltuklarımıza yan yana oturduk. Evet artık yeni bir hayat kurmanın zamanı gelmişti.

Buralardan gitmek kolaydır ama ya geride kalanlar. Onlara ne olacak. Hayallerim, anılarım, hatıralarım onlar bensiz yapabilecek mi? Şimdi ise giden değil kalan ölür. Yani ölen ben değildim. Arkada bıraktığım hayallerim öldü...

 Arkada bıraktığım hayallerim öldü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İlk Durak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin