BİLGE KAĞAN'IN DOĞUMU

34 4 0
                                    

Göktürk Sarayı'nda bir telaş bir koşuşturma vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Göktürk Sarayı'nda bir telaş bir koşuşturma vardı. Hizmetliler bir o yana bir bu yana koşturuyor, heyecanla birbirlerine bir şeyler söylüyorlardı. Asena, koridorda hızlı hızlı yürüyerek bir hizmetlinin yanına geldi:

- Başladı mı doğum? Ulu Ecemiz İlbilge Hatun nasıldır?

Hizmetli kadın:

- Doğum başlayalı on dakika ancak oluyor Bike'm. Ulu Ecemiz haliyle biraz acı çekiyor ama ebe kadın yanında. Şimdilik sorun yok, diyor.

Asena:

- Gök Tengri'm Ulu Ecemiz ile birlikte olsun. Acısını dindirsin. Peki Han'ımız nerededir?

Hizmetli kadın:

- Han'ımız da İlbilge Hatun'un yanında Bike'm. Kendisi yanından ayrılmak istemiyor. Bebek doğana kadar çıkmayacağını söyledi.

Asena:

- Anladım, işine dönebilirsin.

Hizmetli kadın yine telaşlı koşuşturmasına dönmüştü. Asena, kardeşi olacağı için çok mutluydu. Kız mı acaba erkek mi diye düşünüyordu. Sonra da sağlıklı olsun da ne olursa olsun diyordu. Ahh, nihayet bu koca saray bir bebek sesiyle şenlenecek, diye mırıldandı. İlbilge Hatun'un doğumu iyi geçsin diye içinden defalarca dua etti. Koridorda bir o yana bir bu yana yürürken Çiçek Hatun'un sesiyle irkildi.

- Bike'm ben de sizi arıyordum. Odanıza baktım, yoktunuz. Şaman kadını saraya çağırsak mı diye soracaktım size? Ulu Ecemizin sağ salim doğum yapması için bir şeyler yapsın.

Asena:

- Ne güzel düşündün Çiçek! Doğumun Tanrıçası Ayızıt'a minnetimizi sunmalıyız. Şaman kadın bunu en iyi şekilde halledecektir. Hemen çağıralım! Sarayın ön bahçesini hazırlasınlar.

Çiçek:

- Peki, Bike'm! Ben Cankut'a haber edeyim. Şaman kadını alıp gelsin.

Çiçek bunları söyler söylemez hızlıca gözden kayboldu. Asena, odasına gidip orada beklemeye karar verdi. Odasına çıktı. Yatağının üzerine oturdu. Ama yerinde duramıyordu. Sanki o yumuşak yatağı iğnelerle kaplanmıştı ve her yerine batıyordu. Bir kalkıyor, bir otıruyordu. Odanın içinde birkaç tur attı. Sonra odasındaki balkona çıktı. Derin bir nefes aldı. Sakin ol biraz, diye mırıldandı. Ormana bakmak onu az da olsa rahatlatmıştı. Heyecanı biraz hafiflemişti. Bir süre ormanı seyrettikten sonra yeniden odasına girdi. Bir kardeşi olmasını hep istemişti. Çocukken tek olmak onu hep üzmüştü. Kardeşi olanlara her zaman imrenerek bakmıştı Asena. Bir oyun arkadaşı, bir dert ortağı olsun isterdi. Evet, yıllar sonra da olsa sonunda bir kardeşi oluyordu işte. Ona en iyi şekilde ablalık yapmalıydı. Büyüdüğünde birlikte ok atmaya giderlerdi, atlarıyla yarış yaparlardı. Ona bildiği her şeyi öğretecekti. Kimsenin ona zarar vermesine izin vermeyecekti. Şimdi Ötüken kadar, bu devlet kadar önemli bir şey daha vardı onun için: Kardeşi. Canı pahasına koruması gereken yeni bir şey daha işte! Asena böyle düşüncelerle kendini meşgul ederken kapısı çaldı. Girin, diye seslendi. Gelen Çiçek'ti. Soluk soluğa kalmasına rağmen hemen konuşmaya başlamıştı:

YADA EFSANESİ: BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin