3. BÖLÜM

1K 68 7
                                    

Keyifli okumalar!

-... ---. .-.. ..-- -- / -... .- .--.. ..

Şüphe. İnsanı zamanla yiyip bitiren, içten içe öldüren his...

İki gündür atlatamadığım şüphem bugün daha da çok artmıştı. Dün geceden beri Güven'in hain olup olmadığı konusunda şüpheleniyordum. Beynimin içinde sürekli Güven'in gizli görevde olabileceği geliyordu. Gizli göreve çıktıysa bunu Kenan Albay ve istihbarat dahil kimse bilemezdi. İstihbarattan gelen bilginin güvenliği henüz teyit edilmemişti. Güven de, o durumdayken görevini açığa çıkartamazdı. Biz bunun için eğitim almıştık.

Eğer şuan buradaysa yüzüne nasıl bakacaktım? Yine aynı şeyi yapar mıydım? Kafamı iki yana sallayıp koşanların arkasından ilerlemeye başladım. Beynim beni kandırıp Güven'i temize çıkartmaya çalışıyordu. Kendi kendimi manipüle edemezdim şuan. Güven'in yediği bok apaçık ortadaydı. Avluya ulaştığımızda birkaç kişiden oluşan insan topluluğu dağılır gibi oldu. Elim belimde dikkatlice ilerliyordum. Nefesim sıklaştı. Avuç içlerim terlemeye başladı. Tüylerimin hatta saçlarım bile diken diken olmuştu. Yanımdan geçen insanlar telaşla birilerine bağırıp ilk yardım malzemeleri istiyorlardı. Silahımı tutan elimi daha da sıktım.

"Kim yapmış bunu Cemşit? Bu yarayla buraya kadar nasıl gelmiş?" Turan Bey'in sorusu, haberi getiren kişiyeydi.

"Ağam siyah bir araba geldi, attı gitti." Örgüt getirmiş olabilirdi. Soysuzların ne yapacağı belli olmazdı. Eğer buraya getirdilerse tehlikedeydim. Hatta sadece ben değil tüm konak tehlikedeydi.

"Görmediniz mi arabadakileri?!" Cemşit kafasını eğdi.

"Göremedik ağam."

Temkinli bir şekilde yerde yatan adamın yanına yaklaştım. Aramızda bir metre kadar ya var ya yoktu. Kağan, yerdeki adamın başını elleri arasına almıştı ve bir şeyler mırıldanıyordu.

Sıklaşan nefesimi kontrol etmekte zorlanıyordum. kalbim o kadar hızlı atıyordu ki her an bayılabilirdim. Derin bir nefes alıp Kağan'ın arkasından yerde yatan adama baktım. Sivri burnu, sarı saçları ve ince dudaklarıyla tamamen Güven'in zıttıydı. İçimdeki şüphe kendini rahatlamaya bıraktı. Elimi belimden çekip derin bir nefes verdim. Yerde yatan adamın Güven olmamasına şükür ediyordum. Bir an büyük bir elektrik dalgası bütün vücudumu kapladı. Yerde bir sivil yatıyordu ve ben buna şükür ediyordum. Aramızda kalan bir metreyi de kapatıp hızla yanına çöktüm. Kağan, adamın açık yaralarına tampon yapıyordu.

"Ne yarası?" Kağan'ın, adama sıkıca bastırdığı ceket yüzünden yaranın yerini ve ne yarası olduğunu anlayamıyordum.

"NEREDEN BİLEYİM? NE İŞİNE YARAYACAK BİLMEK?" Bağırarak konuşması, zaten yüksek olan sinirimi daha da çok arttırdı. Sesimi yükseltmeden sakince ve duyabileceği bir tonda konuştum.

"Ben o ağzını kırmadan önce sen sahip çıksan iyi edersin. Yardım etmeye çalışıyorum burada."

Elleri bir an gevşer gibi oldu. Fırsattan istifade onu ittirip karnının sağ boşluğunda kalan yaraya baktım.

"Varsa eldiven, havlu ve oksijenli su getirin. Oksijenli su yoksa alkol getirin lütfen. Bıçak yarası, derin değil ama mikrop kaparsa sıkıntı." dedim başımızda bekleyen kadınlardan birine. Güven denilen adamın başı hala Kağan'ın elleri arasındaydı.

"Güven? Beni duyuyor musun?" Bilinci henüz kapanmamıştı. Ambulans gelene kadar da açık kalırsa hasarsız bir şekilde günü atlatabilirdi belki. Kaşlarını çatmasıyla devam ettim.

"Kaç yaşındasın?

"Otuz..." Kağan'dan gelen cevap ile kafamı kaldırıp çatık kaşlarla ona baktım.

MÜTENAHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin