6. BÖLÜM

925 69 10
                                    

Bölüm içi yorumlarınızı bekliyorum. Okumak beni çok mutlu ediyor :))

Keyifli okumalar!

-... ---. .-.. ..-- -- / -... .- .--.. ..

Sisli havadan dolayı hafif loş olan odamda açtım yine gözlerimi. Sabah olmasına rağmen havaya karartı çökmüştü. Büyük ihtimalle yine kar yağacaktı. Elimi komodine uzatıp telefonu aldım. Saat yediye yaklaşıyordu. Yataktan kalkıp yeni bir eşofman ve tişört giydim. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım.

Birazdan herkes kahvaltıya inerdi. Bu sayede bende herkesin nabzını yoklardım. Hızlıca yatağı.toplayıp odadan çıktım. Çoktan kahvaltı masasına oturmuşlardı.

"Günaydın herkese." Dedim gülümseyerek. Aynı şekilde herkesten dönüş almıştım. Yerime geçip oturdum ve masadakileri incelemeye başladım. Turan Bey dikkatle önündeki tabağa bakıyor, sağ elinde tuttuğu çatalını başparmağı ile yavaşça okşuyordu. Dalgındı. Hatice Hanım üzgünce Zehra'ya bakıyordu. Zehra ise başını yerden kaldırmıyordu. Diğerlerinde de durum aynıydı. Ancak Emine ve annesi Nurefşan Hanım büyük bir iştahla kahvaltısını yapıyordu.

Ortam böyleyken yemek yiyebileceğimi sanmıyordum. Önüme konulan çayı içsem yeterli olurdu.

"Kağan, İhsan, Zeki..." Turan Bey'in konuşmasıyla birlikte herkesin gözü ona döndü.

"Siz bugün şirkete gelin. Dün söylediğim işi halledin. Soysuzlarla bağımız kalmasın. Hatice sende çalışanlara söyle Midyat'ta ki konağa temizliğe gitsinler. Bu haftayı orada geçireceğiz."

Güzeeel. Şimdi ben o kadar insanın içinde askeri teçhizatlarımı nasıl çıkaracağım Turan Bey? Burada da bırakamazdım. Üzerime zimmetliydi her şey.

"Ezgi, kızım sana da mahçup olduk. Daha geleli kaç gün oldu başına gelene bak. Valla ne kadar özür dilesek az." Çayımdan aldığım yudumu hemen yuttum. Kağan dik dik bana bakıyordu.

"Olur mu öyle şey? Estağfurullah." Turan Bey birkaç af cümlesi daha kurduktan sonra herkes ayaklandı. Nurefşan Hanım ve kızı Emine dışında kimsede iştah yoktu zaten. Masadakiler formaliteden oturuyordu.

Kahvaltının ardından Kağan, İhsan, Zeki ve Turan Bey şirkete gitmişti. Çalışanlar da diğer konağa gidince evde sadece altı kişi kalmıştık.

"O zaman Zehra bize kahve yapsın da içelim hanımlar, değil mi?" Neşeli bir şekilde emrivaki yapan Nurefşan Hanım, Zehra'yı mutfağa gönderdi.

"Haydi, salona geçelim biz de." Emir komuta şuan Nurefşan Hanım'daydı. Herkes sorgusuz sualsiz onu dinliyordu. Dilber Hanım bile. En büyük eş oydu. Fakat kimse onu dinlemiyordu. Herkes salonda bir köşeye geçti.

Birkaç dakika sonra Zehra kahveleri getirdi ve önce Dilber Hanım'a sonra annesine kahveyi verdi. Annesinin yanında oturan Nurefşan Hanım'ı atlayıp sonraki kahveyi bana uzattı. Nurefşan Hanım bu duruma bozulsa da, havada kalan ellerini indirdi ve sıranın ona gelmesini bekledi. Zehra geriye kalan kahveleri verip yerine oturdu.

"Ee Ezgi, kimsin, kimlerdensin, nerelisin, annen baban kim ç, tanıyor muyuz anlat hele?" Dedi Emine. Bu kızla aramda bayağı bir yaş farkı vardı ama inatla Ezgi diyordu bana. Üst dudağımı ısırıp bıraktım.

"Doğma büyüme Ankaralı'yım. Annemle babam sizlere ömür." Dilber Hanım'ın üzgün bakan gözleri biraz daha acıyla kısıldı.

"Vah vah çocuğum," dedi Hatice Hanım üzüntüyle ellerini birbirine vururken.

"İkisini birden mi kaybettin? Başın sağ olsun." Diye devam etti. Hatice Hanım'ın sıcak tutumu, hafif  tebessüm etmemi sağlamıştı. Ancak annemle babamın ölümünü hatırlamak bana acı veriyordu.

MÜTENAHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin