BÖLÜM 7: Maraş Dondurmacısı

2.6K 192 61
                                    

Kenan'dan;

" Nasıl alacağım ben bunu?" Zenan, bir dondurmacıya bir bana baktı.

Ne zaman dondurmanın külahından tutsa dondurmacı, ustalıkla dondurmaları külahtan kurtarıyordu.

Zenan, derin bir nefes aldı. En sonunda pes etti, yanıma geldi.

" Benim yerime sen alsana. Lütfen, hadi hadi."

Ceketimi çekiştirip beni dondurmacının önüne getirdiğinde güldüm.

Çocuk gibiydi.

Elindeki boş külahı alıp dondurmacıya döndüm.

"Abi yazık değil mi? Turist ile uğraşıyorsun. Aslında bu Yunanlı'ya oh olsun ama bana yapma bari."

Zenan, kaşlarını çattı. Kolumu çimdikledi.

" Irkçı puşt seni." Gülerek Zenan'a baktım.

"Dondurma istemiyorsun herhalde."  Göz devirip eliyle hangilerini istediğini gösterdi.

Dondurmacı nihayet bizle uğraşmayı bıraktı. Dondurmaları alıp Zenan'a döndüm. Zenan, birini alıp ilerledi.

Kedim, bacaklarımın arasından geçip Zenan'a sırnaştı.

" Kedini benden uzak tutsana. Yere takılıp düşeceğim şimdi." Huysuz huysuz kedime baktığımda güldüm.

" Kıskanıyorsun onu. Benim asil kızım, sana mı kaldı?" Kedim, anlamış gibi bana sürtününce eğilip başını okşadım.

Zenan, ötedeki bankı görünce adımlarını hızlandırdı. " Yorulmuşum." Banka yayılıp bana baktı. Dizimle dizine vurdum. " Toparlan biraz, ben de oturayım."

Zenan, güldü. Başını yana yatırdı. "Kucağıma da oturabilirsin."

Göz devirdim. Dizimle biraz daha dizini ittirip banka oturdum. "Yüz yüze gelince sana güncelleme geldi herhalde."

Güldü, başını denizden tarafa çevirdi. "Bilmem, öyle mi olmuş?"

Omuz silktim. Şakayla karışık söylediği sözler, garip bir şekilde beni heyecanlandırıyordu.

" Eee, sen ne zaman gidiyorsun?" Bakışları, denizden bana döndü. " Sen, beni mi kovuyorsun?" Güldü, başını yana yatırdı.

" Neyse ki arsızın tekiyim. İzmir, güzelmiş. Daha gitmem ben." Bir bacağını  dizlerime koyup banka tekrardan yayıldı.

Başını gökyüzüne çevirdi. "Seni görmeden önce konser pankartları gördüm. Gider miyiz?" Külahı ağzıma atıp çiğnemeye başladım. Zaman kazanmak için en iyi taktikti.

Çok nadir attığım adımları düşünürdüm. Çoğu zaman düşünmeden hareket ediyordum. Bu da düşündüğüm nadir anlardandı.

"Vize haftamdan yeni kurtuldum. Olabilir, kafam dağılır." Başını salladı, telefonuna döndü.

"İki bilet aldım. En önden, şanslısın." İki kaşımı kaldırdım. Eğer utanacağımı düşünüyorsa yanılıyordu. Ben, yüz yılın beleşçisiydim.

" Eyvallah, madem sen bileti aldın akşam yemeğin de benden olsun." Güldü. Sahi bugün ne çok gülüyordu.

"Bana okuduğum bir şiiri hatırlatıyorsun." 

Merakla başımı ona çevirdim. " Nasıl bir şiir bu?"

Omuz silkti. " Söylemem, merakta kal."  Göz devirdim. " Merak ettim ama."

Güldü, merakta bırakmak acayip hoşuna gitmişti. Rusça konuşmaya başladı.

"Ben sizi sevdim: belki bu sevda

Kalbimde sönmedi, kaldı izi;

Bu bir hüzne yol açmasın asla,

Hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.

Sessizce, ümitsizce sevdim sizi,

Çile çekerek, kıskanç ve çekingen,

Öyle candan, öyle içtenlikli, ki

Başkası da öyle sevsin yürekten."

Zenan'dan;

" Rusça mı biliyorum ben, pezevenk?" Güldüm, diğer dizimi de bacağının üstüne attım. Bankın tahtaları sırtıma batsa da, şu an çok güzel hissediyordum.

" Ben, sana hangi dilde okuyacağımı söylemedim. Git, Rusça öğren." Seslice nefes verdi. Onu uyuz etmek çok hoşuma gidiyordu.

Kedisi üstüme zıplayıp karnımın üstüne yatınca göz devirdim. Bu kedi, güzel anların içine etmekte birebirdi.

Batmakta olan güneşin ışıkları yüzümü hafifçe ısıtmaya başlayınca gözlerimi kapattım.

Tatlı, özel bir kitabın içine sıkışmış gibi hissediyordum.

|BÖLÜM SONU|


NİCE GREEK (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin