BÖLÜM 18: Kordon

930 63 33
                                    

Kenan'dan;

Hayatımda bulunduğum en güzel kahvaltı sofrası olabilir. " Kazım, incir reçelini kendine çekip hızlı hızlı ağzına tepti.

" Kafamı sikeyim, neden ben Kazım'ın tam karşısına oturdum ki?" Ege, homurdanarak başka tarafa baktı. 

" Kapat lan ağzını, otuz iki dişini de gördüm. At ağızlı." Kazım, Ege'nin laflarına aldırmadan yemeye devam ediyordu.

" Öğrenci insan, her zaman böyle sofra bulamıyor Ege efendi. " Kazım, incir reçelinin dibini görünce Naz'ın önündeki sigara böreğinden birini aldı. 

Naz, göz ucuyla Kazım'a bakıp geri önüne döndü. İçimizde yemekle en az bağı olan Nazdı. 

" Emine, ne güzel börek yapmışsın. Bırak mimarlığı, aşçılık oku sen." Kazım, gülerek omzunu hafifçe Emine'nin omzuna vurdu.

" O böreği Ege yaptı. " Kazım, yarısını yediği sigara böreğine bir de Ege'ye baktı. 

" Zehir katmadın de mi pezevenk? Sana hiç güvenmiyorum. " Ege, gri tişörtünü silkeleyip Kazım'a bakışlarını dikti.

" Seni zehirleyecek olsam dün gece uyurken zehirlerdim. Uykunda bile konuşuyorsuz, motorsuz pezevenk." 

Kazım, gözlerini kıstı. İşaret parmağı ile kendisini gösterdi. " Sor bakayım dün sesten uyuyabilmiş miyim? Filmi çeken Zenan ile Kenan ama yaşayan bendim sanki. Bir ara canım acı-" 

Naz, hızla Kazım'ın ağzına iki sigara böreğini soktu. Ama Zenan ile ben çoktan kızarıp bozarmaya başlamıştık.

" Keşke kapıya şey etseydiniz, şey ederdik biz. " Zenan, cümle kurmaya çalışıp kuramayınca daha çok kızardı. Önündeki bardaktan kocaman bir yudum aldı.

Ege, gülmemek için diğer tarafa dönünce ayağına vurdum. Aşk çikolatamı daha çok utandırıyorlardı. 

" Sen, bu boş boğaza bakma enişte. Biz alıştık Kazım'a, sen de alışırsın. " Naz, Zenan'ın omzuna hafifçe vurdu.

Göz ucuyla Zenan'ın kırmızıya dönen yüzüne bakıp hafifçe güldüm. Güldüğümü görünce kolumu çimdikledi. 

" Ne gülüyorsun ya? Arsız adam seni. Arkadaşlar bu Türk beni deli ediyor. " Zenan, dönüp beni arkadaşlarıma şikayet edince daha çok güldüm.

O kadar şirindi ki, bir de kendisini benim gözümden görseydi ne demek istediğimi daha iyi anlardı. 

Bu surat ifadesiyle bana bağırıp kızsa bile onu izlemekten kendimi alıkoyamazdım. 

" Kenan, aval aval ne çocuğa bakıyorsun?" Dikkatim dağılınca Kazım'ın ayağına bastım.

" Zaten birkaç saat sonra gidecek. Doya doya izleyeyim ne bozuyorsun?" Ben, sinirlenince Kazım kedi gibi susup önüne döndü. 

" Kızmasana Kazım'a. Daha önce sevilmemiş ki nereden bilsin? " Ege, alayla gülüp Kazım'a laf vurunca Kazım'ın yüzü düştü.

Emine, kaşlarını çatıp Ege'ye baktı. " Beynin devre dışı kaldı herhalde, Ege. Sanarsın okulun popüler çocuğu." 

Emine, alayla gülüp aşağılayıcı bakışlarını Ege'ye dikince Ege'nin yüzü düştü. 

" Sorun yok, onun laflarına mı alınacağım sanki? " Kazım, omuz silkip; çayını kafasına dikip sofradan kalktı.

" Yağmurdan sonra gezme iyi oluyor, turlayıp gelirim. " Kazım, ceketini alıp bir şey demeden evden çıktı.

Ege, anında pişman pişman bakmaya başlayınca somurttum. 

" Dilde kemik olmadığını biliyorum ama bu kadarı eşeklik Ege. " Bir şey demedi, sessiz kaldı. En azından suçunu biliyordu.

Birkaç dakika sonra Zenan, masanın altından elimi tuttu. Hafif bana doğru eğildi.

" Kordon turu yapalım mı? Çok ihtiyacım var, tam şu an." Anında başımı salladım. Aradan iki üç dakika geçtikten sonra bizimkilere bir şeyler bahane edip sofradan Zenan'la kalktım. 

Elimizi sadece ceketlerimizi giyerken ayırmıştık. Onun dışında Zenan'ın eline elimi kenetledim, bir saniye bile bırakmadım. 

Onun da keyfi yoktu ama çaktırmamaya çalışıyordu. Yüzümüzdeki hafif buruk bir ifadeyle İzmir sokaklarında yürümeye başladık. 

" Keşke bir kedi olsan, seni kucaklayıp yanımda her yere taşıyabilsem. " Zenan, ellerimize bakıp dudak büktü. İçi gidiyordu, biliyordum.

Gülüp yanağını okşadım. Beni sanki son defa görüyormuş gibi davranınca yüreğim sıkışıyordu. Hoş, bu ihtimali düşünmek bile kalbime yüzlerce iğne giriyormuş gibi hissettirmeye başlamıştı.

" Bana bak Yunanlı. Hemen yan komşumuzsun ne bu duygusallık? Terlik atsam kafana gelir oğlum! Sana bağırsam Kordondan Selanikten duyarsın." Gözleri dolunca başını çevirdi. Diğer elinin tersiyle yaşlı gözünü silince yüreğim buruldu.

" Duyarım tabi. Ben, seni çok seviyorum Kenan. Benden hiç gitme. " Zenan'ın sesi titremeye başlayınca kalbim sıkışmaya başladı. 

Boşta kalan elimle beline sarıldım. İlk defa böyle bir konuşma yapıyorduk ve bu çok zoruma gidiyordu. 

" Senin beynine oksijen gitmemeye başladı. Mal oldun ha." Sahte bir kızgınlıkla suratına bakınca dolu gözleriyle güldü. 

" Ayrıca senden gitmek ne demek? Ben anlamıyor, ben suri." Gülümsemesi küçük bir kıkırtıya dönünce kocaman gülümsedim.

" Sana olan aşkım Türkiye'ye sürekli gelen Araplar gibi. Asla bitmiyor. " Zenan, gülmekten yüzü kızarınca durmam için belimdeki tikime dokundu.

Birbirimize bulaşa bulaşa ne ara Kordona geldik bilmiyorduk ama başımızı kaldırıp etrafa baktığımızda çoktan gelmiş gibiydik. 

Zenan, denizi görünce duraksadı iç çekti.  " Bu deniz beni çok üzüyor, Kenan. Baktıkça boğuluyorum. Dibe çekiyor sanki beni." 

Zenan, bir banka çöküp ileriye doğru bakınca ben de yanına oturdum. Tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki ağlamaya başladı.

" Kardeşim çok severdi burayı. " Ellerini gözlerine bastırıp hıçkıra hıçkıra ağlayınca buz kestim. 

İlk defa ciddi anlamda bana içini açıyordu ama hiç beklemediğim bir zaman olduğu için donakalmıştım. 

" İki ayda bir gidip geliyordu. Nereden bileyim ben son gidişi olduğunu? Sıkı sıkı tutar, bırakmazdım. " Genzinden boğuk bir öksürük geldiğinde kolumu Zenan'a sardım. 

" Bu şehir benim yaram Kenan. Göğsüme kocaman saplanan bıçak. " Başını omzuma yaslayıp ağlamaya devam ettiğinde iki kolumla bedenini sıkı sıkı sardım. 

" Anlamadım, gözümün önünde eriyip giden kardeşimi göremedim. Çok acıtıyor Kenan. Ruhumu boğazlıyor bu şehir. "

Usulca bir elimle saçlarını okşadım, konuşmadım. Konuşup da ne diyecektim sanki? Bu acıyı kuracağım hiçbir söz hafifletmezdi.

" Sana bir teşekkür borcum var. " Burnunu çekip başını omzumdan kaldırdı. Yeşil gözleri ağlamaktan kanlanmış, acı çeker gibi bakışları vardı. Gibisi fazlaydı, bu çocuk bas baya acıdan kıvranıyordu.

" Seninle tanışmasaydım beş ay sonra bu sulardan cesedim çıkardı. Ruhu boğulan birine hayat oldun sen. Onun için benden hiç gitme, bırakma beni bu soğuk yabancı sulara." 

Ellerini yanaklarıma koyup akan göz yaşlarımı sildi. Ağladığımı bile fark etmemiştim o ana kadar. 

O mesajı atmasam tanışmayacaktık. 

Ve haberlerden yabancı bir turistin kendini İzmir'in sularına attığını öğrenecektim. 

Hayat, yanlış bir seçime gelemeyecek kadar acımasızdı.

|BÖLÜM SONU|

Bu bölümü yazarken nasıl duygulandım bir bilseniz...

NİCE GREEK (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin