Zihnimde ki karanlık usul usul aralanırken gözlerimi zorlukla açtım ve etrafıma bakındım. Boğazımda hissettiğim ağrıyla elim direk olarak boynumu bulduğunda yaşananlar acıyla doğru orantılı bir şekilde kendini hatırlatıyordu.Gözlerimin dolmasına engel olamayarak bulunduğum yataktan kalktığımda ani bir baş dönmesi yaşadım. Ne zaman bir yerden hızlı kalksam gözlerim kararırdı, bu alışkın olduğum bir durumdu.
Kendime bir iki saniye tanıdıktan sonra bulunduğum odayı tarayan gözlerim dümdüz duvarlar ve bir yatak dışında tek bir şey bile görememiş olmanın hayal kırıklığını yaşamıştı.
Sahi ne yaşıyordum ben? Tüm bu olanlarda neyin nesiydi? Bir caninin elinden kurtulduktan sonra diğerinin eline geçmek tam da benim gibi bir şansızın başına gelecek bir şeydi zaten.
Ayağımda ayakkabılarım bile yokken, ne halde olduğumu umursamadan kapıyı açmak için hamle yaptığımda açılması beklediğim son şey bile değildi.
Nefesimi tutup kapıyı aralayarak kendimi odadan dışarı attığımda korku bütün bedenimi ele geçirmişti. Birbirine bakan bir sürü beyaz kapıyla karşılaştığımda birkaç adım atarak merdivenlerin başına ulaşmıştım. Evin boşluğu bile öyle ürkütücüydü ki adım seslerimden korkacak kıvama gelmiştim. Büyük ama boş bir evdi.
Hayır, burası bir ev olmaktan çok uzaktaydı.
Merdivenlerin başında öylece aşağı inip inmemek arasında gidip gelirken ilk defa ne yapacağımı, nasıl olması gerektiğini kestiremiyordum. Bir ruh hastasıyla yaşamaya fazlasıyla alışkın olduğum halde bilmediğim bu yabancı çok ürkütücü geliyor, düşündükçe sanki boğazımda ki el baskısını arttırıyor, beni tekrar nefessiz bırakıyordu.
"Buraya gel." Duyduğum ses ile bir adım geri gittim. Ne bağırmış, ne sessiz söylemişti emir cümlesini. Sözcükleri bile hiçbir şey hissettirmiyordu. Kaçmak, saklanmak istesemde yapmadım, biliyordum işe yaramayacaktı.
Adımlarım salonun girişinde durduğunda, kendi ayaklarımla bir katilin ayaklarına gidiyor oluşumu düşünmemeye çalıştım.
Gözlerim, tekli koltukta oturmuş elinde yine içki bardağı tutan adama kaydığında öylece ona bakıyordum. Aramızda mesafe bırakarak duvara yaslandığımda yayıldığı koltuktan toparlanarak dirseklerini dizlerine yaslayarak öne doğru eğildi.
"Nasıl bu kadar sakinsin sen ya?" Kendimi tutamamıştım, daha fazlasına da tahammülüm kalmamıştı.
"Dünkü söylediklerin," diyerek başladığım cümlem başımda ki keskin ağrının etkisiyle yarım kaldı. Kendime bir on saniye daha tanıdım ve devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATRAN KARASI +18
ChickLit❝Sadece kraliçe değil; bu kez avcı da kalbini istiyor, pamuk prenses.❞