Kiyoomi'nin de Atsumu'yla aynı anda yurt dışına gidiyor olması hoş bir tesadüftü.
Atsumu'nun bildiği kadarıyla Kiyoomi, dört gün olmayacaktı. Bu Atsumu'nun kendisine verilen görevi tamamlaması için yeterli bir süreydi.
Haiba Lev. Uyuşturucu, uluslarası sorunlar ve bir şeyler daha– bilgi kağıdını çok okumamıştı. Tek bildiği, Haiba Lev'i taşıyacak özel aracın bu çölden geçeceği ve Atsumu'nun sonunda bir roketatar ateşleyebileceğiydi. Ayrıca eve döndüğünde kocasının suratını görmeden bir gün yalnız kalacaktı. Nereden baksa kazançlı bir durumdu.
Aracın geçeceğe noktaya vardığında keyfi yerindeydi. Kulaklığından kendisine talimatlar veren Kenma ve onun arkasından lafa atlayıp duran Kuroo'yu dinlerken de keyfi yerindeydi.
Kenma "Son bir dakika," dediğinde sonunda roketatarı omuzladı ve neşeyle koca aracı patlatacağı anı beklemeye başladı.
Bir şey bütün vücudunu sarsacak şekilde kendisine çarpınca... önce ne olduğunu anlamadı.
"Miya!"
Yerdeydi. Şaşkınlık içinde gömleğinde oluşan deliğe baktı. Kurşun geçirmez yeleği olmasa göğsünden vurulmuştu.
"O neydi?"
Kenma'nın bastığı tuşların sesini duydu. "2 yönündeki barakada. Birisi daha var."
Belli ki az daha vuruluyor olmak Atsumu'yu biraz aptallaştırmıştı.
"Burada olacağımı kim nereden bi–" Gerçeği fark etmesiyle yutkundu. "Hedefimi çalmaya çalışıyor."
"Miya, Haiba yaklaşıyor."
Atsumu uçurması gereken özel aracı unutmuştu bile. Bu sefer roketatarı havaya kaldırdığında, hedef aldığı noktada baraka vardı.
Nişan almadan önce içeride bir hareketlilik gördüğüne yemin edebilirdi.
Barakanın havaya uçmasının tadını çıkartacak zamanı bile olmamıştı– kulaklığının ardında Kenma panikle konuşmaya başladı.
"Miya, koşmaya başla."
"Ne?"
"Aracın geldiği yönde patlayıcı tespit ettik. Geri sayım başladı– çık oradan!"
Atsumu'yu harekete geçiren bu oldu.
Roketatarı ve kiraladığı arabayı bırakmak zorunda kaldı– sağır edici patlamalar üst üste gelmeye başlamadan önce uzaklaşacak sadece bir dakikası olmuştu.
Etkilenecek bir mesafede değildi ama izleyecek bir mesafedeydi. Patlamalar bittiğinde Haiba'nın aracı sarsılmış gibiydi ama zarar görmemişti.
Atsumu, hedefinin aynı araçla geri dönmesini izledi.
Bunu batırmıştı, değil mi? Hem hedefi hayattaydı, hem de onu çalmaya çalışan–
"Miya. Kuralı biliyorsun."
Atsumu yutkundu. Tanık yok.
"O barakadaki her kimse onu bulmak zorundasın. Gitmesine izin veremeyiz."
"Biliyorum."
Arkadan Kuroo'nun sesi geldi. "İyi misin, Atsumu?"
Yaralanmamıştı. Başı büyük belaya girecekti ve bunun sonuçları olacağını biliyordu ama hiç değilse yaralanmamıştı.
Yani... Atsumu gayet iyiydi.
Hatta dudakları yukarı kıvrılırken karnında kelebekler uçuşuyordu.
"Buluşma noktasında kalın. Bir saate oradayım."
Atsumu az önce barakanın olduğu noktaya ilerlerken sırıtıyordu.
Sonunda hayatında heyecan verici bir şeyler oluyordu. Basit görevlerden ve evinin bu sefer hangi parçasıyla kocasını sinir edeceğini düşünmekten sıkılmıştı. (Halı ya da koltukları değiştirmeyi düşünmüştü ama Kiyoomi'nin avizelere takıntılı olduğunu biliyordu, onlara dokunursa evde savaş çıkardı– zor bir karardı yani.)
Kendisi gibi başka bi suikastçi... Atsumu çok eğlenecekti.
Yok olmuş barakaya varması çok sürmedi. Hemen hemen hiçbir şey kalmamıştı. Bir laptop olduğunu tahmin ettiği şeyden kalan parçaları incelerken bunların hiçbir değeri olmadığının farkındaydı.
Çevreyi bir süre daha inceledi– mutlaka bir şeyler bulacaktı. Barakadaki her kimse Atsumu onu neredeyse patlatmıştı, geride bir şeyler kalmış olmalıydı.
İşe yarar bir şey bulmadı ama yine de ne var ne yoksa yanına almaya karar verdi. Kenma bir dahiydi, belki beklenmedik bir keşif yapmayı başarırdı.
Artık Haiba Lev, Atsumu'nun umrunda bile değildi. Aklında sadece bu barakadaki her kimse onu bulmak vardı– bütün enerjisini buna harcayacaktı.
Belki normal bir tepki değildi ama Atsumu bunun için sabırsızlanıyordu. Sonunda biraz heyecan, biraz gerilim istiyordu. Kendisi gibi başka bir ajanı kovalamak harika bir görevdi. Yeterince şanslıysa o da Atsumu kadar becerikli çıkardı, iyi bir savaş verirdi, işte o zaman işler iyice zevkli olurdu.
Güneş tuhaf bir açıyla vuruyor olmasaydı Atsumu neredeyse onu görmeyecekti.
Yarısı kuma gömüldüğü ve birkaç metre ötede olduğu için ilk başta gözden kaçırmıştı. Gözüne çarpan ışıkla o tarafa ilerledi, gördüğü zincirle gülümsedi. Bu, kesinlikle işe yarar bir şeydi.
Özel bir eşya olmalıydı, Atsumu'nun yakalaması gereken piçe ait olduğuna hiç şüphe yoktu. Bir çeşit aksesuar– kolye, bileklik, ya da bir... (Zinciri çekti, kumun altından çıkarttı.)
...bir madalyon.
Bir süre hareketsiz kaldı.
Dünyadaki hiçbir şey Atsumu'yu, madalyonun kapağını kaldırdığında göreceği şeye hazırlayamazdı.
Fotoğraftaki Kiyoomi, fotoğraftaki Atsumu'ya sanki dünyasıymış gibi bakıyordu.
Atsumu bir anlığına nefes almayı unuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 saat √ sakuatsu
FanfictionSakusa Kiyoomi'nin, Miya Atsumu'yu öldürmek için 48 saati vardı. Tek sorun: Atsumu'yla evli olması. . uyari: siddet