29

442 74 32
                                    

Atsumu'nun son iki saati fazlasıyla bulanık geçmişti.

Önce yine Kiyoomi'nin sürdüğü bir arabada kalmak zorunda kalmıştı ki bu tek başına yeterince kötüydü. Sonra araba değiştirmişlerdi ve yolculuk daha da kötüye gitmişti.

Dünyadaki hiçbir şey Atsumu'yu, Kiyoomi'nin iyi bir sürücü olduğuna ikna edemezdi.

Her şeyin stresi ve kolunun acısıyla Atsumu yeniden gözlerini açtığında aradan ne kadar zaman geçtiğinden emin değildi. Nerede olduğunu ve bulundukları durumu hatırlaması biraz zaman aldı.

İlk düşünebildiği ne kadar susadığıydı. Damağı kurumuştu. Kasları ağrıdıklarını hatırlatmak istercesine harekete geçti, Atsumu'yu yeniden düşmek üzere olduğu uykudan zorla kaldırdılar.

Yanı başında uyuklayan Kiyoomi, sanki Atsumu'nun uyandığını sezmiş gibi yavaşça gözlerini açtı.

Kiyoomi'nin hafif şaşkın, hafif uykulu suratı karşısında gülümsemeden edemedi.

"Hey, Omi."

Karşılık olarak kendisi de ufak bir tebessüm kazandı. "Günaydın."

"Saat kaç?"

Kiyoomi doğruldu, gözlerini kırpıştırdı. Düzgün uyuyabilmişe benzemiyordu.

"İki."

"Neredeyiz?"

Kiyoomi yorgun bir nefes verdi. "Motoya. Düğünden hatırlarsın."

Atsumu, bir süredir pek parlak çalışmayan zihnini yokladı. Komori Motoya'yı sadece düğünlerinde görmüştü.

Tabii o sırada Atsumu, Kiyoomi'nin ailesiyle ilgilenmek yerine kendi sahte ailesinin tuhaf hareketler yapmadığından emin olmakla meşgul olduğu için Komori'yle doğru düzgün tanışamamıştı bile. (Kardeşlerim diye getirdiği dört turistin Japonca konuşmuyor olması işini zorlaştırmıştı.)

Yine de Atsumu hatırlayabildiği kadarıyla Kiyoomi'yle kuzeninin arasının iyi olduğunu biliyordu. Kiyoomi arada Nagoya'da oturan Komori'yi görmeye giderdi. Ya da oraya gittiğini söylerdi- Atsumu, Kiyoomi'nin ufak gezilerinden kaç tanesinin yalan olduğunu bilmiyordu.

"Burada çok kalamayız o zaman."

Kiyoomi başıyla onayladı. Komori'yi tehlikeye atmak istemiyorlarsa yakın zamanda buradan ayrılmaları gerekecekti.

"Bir şeyler yer misin?"

Bu sözleri duyan zihni Atsumu'ya ne kadar aç olduğunu hatırlatmaya o an karar verdi.

Karnı kazınıyordu. Plan yapmaya, kovalanmaya ve hayatta kalmaya o kadar odaklanmıştı ki basit ihtiyaçlarını unutmuştu.

Başını sallar sallamaz Kiyoomi odadan çıktı. Atsumu koltuktan doğruldu, isyan eden kaslarını görmezden geldi. Üç dört saat kadar uyumuş olmalıydı, bu da uzun zamandır yapamadığı bir şeydi. Kiyoomi ise kendisinden daha az uyumuştu, onun da dinlenmeye ihtiyacı olmalıydı.

Ona rağmen odaya elinde bir kase çorbayla döndüğünde Kiyoomi yorgunluğunu belli etmemek için her şeyi yapıyor gibiydi. Atsumu kaseye uzanırken yine gülümseme zorunluluğunu hissetti.

Belki tamamen gerçek bir gülümseme değildi ama denemiş sayılırdı.

Atsumu aralarında bir soğukluk olduğunu biliyordu. Tabii ki olacaktı, düzgünce oturup konuşma fırsatı bulamamışlardı. Birbirlerine çevirdikleri tüfekleri indirdiler diye bütün sorunları sihirli bir şekilde çözülmüş sayılmazdı, hala açıklığa kavuşturmaları gereken çok şey vardı.

48 saat √ sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin