Atsumu işe ilk başladığında bile silah tutarken elinin bu kadar titrediğini hatırlamıyordu.
4 ajan devriye geziyor olmalılardı. Bunun başka açıklaması yoktu, özellikle yerleri tespit edilmiş olamazdı. Bu bir tesadüftü
Şu durumdan kurtulabilirlerse bunu Kiyoomi'ye inandırabilir miydi, emin değildi.
Şaşkınlıkla kollarını havaya kaldırmış, doğrudan gözlerinin içine bakan Kiyoomi. Sanki dört ajanla çevrelenmemiş gibi sadece kendisine bakan, gözlerinde bir cevap arayan Kiyoomi.
"Atsumu, ne-"
Her ne cevap arıyorduysa şimdilik onu bulamayacaktı.
"Dizlerinin üstüne."
Kiyoomi bir şey diyecek gibi gözüküyordu ama ağzını geri kapattı. Yavaşça yere inerken şaşkınlık yüzünü terk etmedi, gözlerini çekmedi.
İyi, çünkü Atsumu o an derdini sadece gözleriyle anlatabilirdi- Kiyoomi'nin, bakışlarındakileri okumasını bekleyebilirdi.
Onun gözlerinden ise... şimdilik bir şey okunmuyordu. Kiyoomi kızgın ya da ihanete uğramış gibi bakmıyordu, yüzünde boş ve şaşkın bir ifade vardı. Atsumu'nun ifadesindeki paniği okuyup okumadığı belli değildi.
Okuması gerekiyordu.
O yüzden Atsumu ajanlara seslenirken bile bakışlarını ondan çekmedi.
"Anlaşmamız vardı, silahları indirin."
Arkasından birisi seslendi. "Burası buluşma noktası değil, Miya. Anlaşma burada geçerli değil."
Ses tam arkasından gelmiyordu. Bir anlığına arkasını döndü, bununla beraber sağa bir adım attı. Ufak ve o an ajanlara döndüğü için görmezden gelinebilecek bir hareketti ama çok şey ifade ediyordu- artık arkasındaki iki ajan tetiği çekmeye karar verirlerse doğrudan Kiyoomi'yi hedef alamazlardı. Onun tam önüne durmuştu.
"Buluşma noktasının bir kilometre gerisinde ne aradığımızı zannediyorsun? Yolumuzu kesmeseydiniz şu an parktaydık."
Ön taraftaki ajanlardan biri düzeltti. "Bir buçuk."
Atsumu başını yeniden öne çevirdiğinde bu sefer Kiyoomi'nin gözlerinde sadece şaşkınlık yoktu. Bir daha asla görmek istemeyeceği bir hayal kırıklığıyla Atsumu'ya bakıyordu.
Kendi reddettiği anlaşmayı Atsumu'nun rahatça kabul ettiğini düşünüyordu. Her şeye rağmen ona ihanet ettiğini düşünüyordu.
Atsumu yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı. Paniklediği belli olmamalıydı- ya da sadece Kiyoomi'ye belli olmalıydı. Bunu nasıl başaracağıyla ilgili bir fikri yoktu.
"Sürem dolmadı. Altıya yetişeceğim." Bana bak, Omi. "Anlaşma geçerli." Anlaşma umurumda değil, gözlerimin içine bak.
Sorun değildi, Kiyoomi zaten bakışlarını çekmiyordu. Gözünün ucuyla kendisini izliyor, inanmaz bakışlarla olduğu yerde hareketsizce bekliyordu. Kollarını indirmemişti.
"Bilmem, bana şimdilik bizim merhametimizdeymişsin gibi geldi."
Atsumu ağzından tek kelime çıkaramayan bir kişi ne kadar derdini anlatabilirse o kadar konuşmaya çalışıyordu. Buradan çıkabiliriz, bana güvenmen lazım. Bu saatten sonra ne kadar güvenebilirse.
Dişlerini sıkarak ajanlara seslendi, o sırada Kiyoomi'nin mesajı alıyor olduğunu umuyordu.
"Lafı dolandırma. İstediğinizi getirdim."
Arkasından aynı kişi konuştu.
"Hayır, üstlerin istediğini getirdin." Alaycı ses tonu sinir bozucuydu. "Bizim umurumuzda değilsin. İkiniz de değilsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 saat √ sakuatsu
FanfictionSakusa Kiyoomi'nin, Miya Atsumu'yu öldürmek için 48 saati vardı. Tek sorun: Atsumu'yla evli olması. . uyari: siddet