"Don't blame me, love made me crazy,
if it doesn't you ain't doing it right."
*Bir hız trenindeymişim gibi hissediyordum.
Hayatım son birkaç haftadır kontrolüm dışında ilerliyor, her şey hızlıca kayıp gidiyor, insanlar tek tek konumunu buluyordu.
Kendim gibi hissetmiyordum.
Güvendeymişim gibi, eskisi kadar güçlü gibi, hayatımın merkezi sadece benmişim gibi...
Eskisi gibi hissetmenin tek yolunun bulunduğum durumun içinden sıyrılmak, kaçıp gitmek olduğunu bilsem de girdiğim yol bana öylesine farklı hissettiriyordu ki, asıl korkumun bağlı olmak olduğunu anlamıştım aslında. Kendime itiraf edebildiğim bir şey değildi.
Şimdiyse kendime yeniden bir söz vermenin eşiğindeydim. Son kez, diye tekrarlıyordum içimden. Kapılıp gitmeden önce son kez.
Kendimi farklı birisi gibi bulmadan önce, son kez.
Sırtımı dikleştirdim, ellerim Taehyung'un tüysüz gövdesinden omuzlarına doğru yükseldi. Kalçamı kasıklarına iyice yaslayıp kendimi ona bastırdım. Elleri bel boşluğumu sıktı, gözleri meraklanırcasına turladı yüzümü.
"Seni bekliyorum."
Üzerinde yükselip ona sürtünmeye başladığımda yavaş yavaş başlayan ritmim hızlanmış, ikimizin de nefesleri birbirine karışmaya başlamıştı.
Altımdaki sertliği hissettikçe beynim dönmeye başladı. İçime girmiyordu, sadece sürtünüyordum ama ona rağmen, dediği gibi saf zevkti bu. Kalça arama yapışıp kalıyor, deliğime penisin başı feci bir hızda çarpıyor ve beni arsızca inletiyordu.
Onu sürer gibi, yükselip alçalmaya başlamıştım. Hızlıca tekrar üstüne oturuyor ve sanki içime giriyormuş gibi bir hızda kasıklarını çarptırıp, beni orta yolda karşılıyordu.
"Tanrım, sakin ol bebeğim, dur-"
"Ah," diye inledim yüzüne seslice. "Kes sesini!"
Bu sefer o da bana ayak uydurmuş ve kalçamı sarmalayan büyük elleri beni kendi üzerinde hızlıca hareket ettirmeye başlamıştı.
Kan beynime sıçramış gibi hissediyordum. Alt katta ailem olmasına rağmen umursamadan delicesine inliyor, her hareketimi hızlıca ve ses çıkarak şekilde yapıyordum.
"Devam et," Baygın bakışları yüzümü turladı. "Sür beni."
"Siktir siktir siktir," Daha fazla dayanamayarak dudaklarına yapıştığım anda beni öyle bir karşıladı ki, başım tutamadan geriye düşmüştü. "Mmh."
Şimdi daha sert ve daha hızlıca hareket ediyordum kucağında, yanıyordum, ıslaklığı başımı döndürüyor, sert baskısı için çılgına dönüyordum. Deliğim onun için kasılıp gevşiyor, onun penisini içine davet ediyor ve doyumsuzca daha fazlasını istiyordu.
O sırada engel olamadan, yükseldiğim yerden penisinin başının deliğimden içeri girmesini sağladığımda, dudaklarımdan en yüksek inlemem çıkarken, daha fazlasını almak adına belimi kıvırmıştım.
"Jungkook, hayır, seni becermeyeceğimi söyledim-"
"Lütfen!" Yaşlı gözlerim ve terden alnıma yapışan saçlarım arasından yüzüne muhtaç bir şekilde bakmış ve kısık bir şekilde inlemiştim yeniden. "Lütfen, lütfen Taehyung, delireceğim, lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ciao, amore. | taekook
FanficPeşindeki adamlardan kaçmak için bir barın arka sokağında, gizlenmek adına orada gördüğü ilk adamı öpen Jeon Jungkook, öpüştüğü kişinin resim öğretmeni Kim Taehyung olacağını bilemezdi.