Episode 12: Meddle About

1.2K 121 103
                                    


*

"We only met each other just the other day, but you already got me feeling some type of way. Now if i could figure it out ı'd take you back to my house, so we could meddle about."

*

O akşam oradan öğrendiğim hiçbir şeyi hazmedemeyerek, şok içinde ayrılmıştım.

Yoongi Hyung'un anlattıkları azımsanacak ya da, halının altına süpürülecek gibi değildi. Taehyung; abisinin izinden gidiyor, hem Pandora'yı işletiyor hemde bizi, çok büyük bir oyunun içerisine sokuyordu.

Yine de tüm bunlar, ona olan güvenimi sarsmak yerine güçlendiriyor, beni uzaklaştıramıyordu.

Her şeye rağmen içimdeki bir taraf, Taehyung'un bana asla ihanet etmeyeceğini biliyordu çünkü.

Kendime hala itiraf edemediğim bir çok şey vardı aslında. En başta, Taehyung olmak üzere hayatıma girdiğinden beri bende değiştirdiği şeyler geliyordu. Olmadığım birisi gibi davrandığım sürede, hayatıma aldığım bombayı ne zaman patlayacağını, bana ne kadar zarar vereceğini bilmeden olduğu yerde tutuyordum sanki.

Zira olduğu yeri bırakması, en çok beni etkilerdi.

Beni ve hayatımda doldurduğu boşlukları.

İtiraf edemediğim bir diğer şeyde buydu; kaburgalarımın arasında sıkışan kalbimin baskısı.

Bu yüzdendir ki, her şeyi öğrendikten sonra bile değişmemişti bombanın yeri. Çünkü biliyordum, aslında Taehyung, en başından beri bunu amaçlıyordu.

Beni, çevremi tanıyordu. Ben yapmadan önce, atacağım her adımı biliyordu, düşüneceğim her şeyi, hissedeceğim her şeyi biliyordu. Bunları öğrendiğimi de biliyordu.

Çünkü bunu istiyordu.

Taehyung, bir şekilde benimle konuşmanın yolunu buluyordu.

Gerçekten öğrenmemi istediği şeyleri sınırlayarak bana gösteriyor, konunun aslında babamla ilgili olmadığını anlatıyordu.

Yoongi Hyung'un bütün bunları şuan öğreniyor olması da bunun en büyük kanıtıydı.

Günümün kalanını Jimin'le geçirmek gibi bir planım olmamasına rağmen, olanlardan sonra beni yalnız bırakmak istemediği için peşinde sürüklemiş; her zaman uğrak yerimiz olan bara getirmişti.

"Ay, uzun zaman sonra seninle içeceğim için çok mutluyum Kookie!"

Gerçekten o, hiçbir şey olmamış gibi, her zamanki gibi, çok sevecen ve mutluydu.

Ona sadece bayık gözlerimle bakmakla yetinmiştim ama o, bana aldırış etmeden elimden tutarak çekiştirmiş ve bar tezgahına oturtmuştu.

"Barmen!" Minik ellerini havada sallayarak barmene seslenmiş ve kendisine her zaman tercih ettiği kokteylden, bana da viski söyledikten sonra önüne dönmüştü.

"Ama-ama, bu kadar ruhsuz olursan nasıl konuşacağım, Kookie? Hevesim kaçtı!"

Bir elim çenemde tepkisizce duruyor ve gözlerim bardaktan ayrılmıyordu. "Hiç modumda değilim, Jimin, biliyor musun? Sanırım konuşamayacağım."

ciao, amore. | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin