"And I'll keep leading you on. İf you keep leading me into your room, the drinks are all gone, but that's fine baby, so am I."
*
Tercihler, hayatımıza yön verirdi.
Kaderimizi değiştirebilir, bizi bir anda hiç istemediğimiz bir duruma sokabilir veyahut, kurtarabilirdi.
Çok düşünmeyi değil, iyi düşünmeyi gerektirirdi. Durum neyi gerektiriyorsa çok kısa bir zaman dilimi içerisinde ne yapman gerektiğini bilmeliydin, zira, sonucu en çok kişisini etkilerdi.
Bu durumlarda ben, ben olmaktan çıkmıyordum hiçbir zaman. Vereceğim kararlar benim ideallerimden, kendimden öne geçemezdi.
Düşündüm, sadece saliselik bir an, Francis'in öpüşüne karşılık vermeyi ve Taehyung'u delirtmeyi.
Ama bu, beni benden çıkarırdı işte.
Yapmadığım şeyler yapamazdım, o an Taehyung'un varlığı değil, düşüncelerim baskındı.
Hızlıca geri çekildim Francis'ten. O ise boşluğa düşmüş gibi, öne doğru yalpalamış, afallamıştı.
"Senin, ne haddine beni öpmek?"
"Ne?" dedi, hala atlatamadığı durumla.
"Sen, bana kim olduğumu hatırlattın diye, kendini üstün mü görmeye başladın? Boyunu bile geçemeyecek işlere kalkışıyorsun, sen kim olduğunu zannediyorsun ki, beni öpüyorsun? Haddine mi?"
"Jungkook-"
"Kes sesini," dedim, dişlerimin arasından. "Eğer arkanda Taehyung olmasaydı, ellerim boğazını çoktan sarmıştı. Ama dua et ki, ona daha fazla rezil olma ve küçük duruma düşme diye kendimi tutuyorum, anladın mı? Eğer bir daha böyle bir şeye kalkışırsan, kafanı gövdenden ayırım."
Ve onun cevap vermesine fırsat bile vermeden hışımla odama girip sertçe kapatmıştım kapıyı.
Taehyung'un izi olan dudaklarımda bir başkasının olması, sadece midemi bulandırmıştı o an. Hiçbir hırsım ve öfkem, bunun önüne geçemedi.
Taehyung'dan öteye gidemedi.
Üzerimde ki sabahlığı çıkarmak için elimi atmıştım ki, kapım tıklatıldı.
Francis olduğunu düşünüyordum ki, üzerimde geçmek bilmeyen sinirle açmıştım kapıyı. "Söylediklerimin neresini anlamadın-"
Ama karşımdaki, Kim Taehyung'dan başkası değildi.
Tercihler, gerçekten de hayatımıza yön verirdi.
Böyle bir durumda, dışarıdan vereceğim tepkinin ne olduğunu düşünmek için vaktim yoktu.
Kendim olabilirdim. Yakıp yıkarken vereceğim tüm tepkilerin aksine, kendimle savaşmayı bırakabilir; oracıkta, Taehyung'u ezebilirdim.
Kıkırdadım hafifçe. Aşağılayan bakışlarım süzdü onu baştan aşağı. "Sanırım, Francis'i tercih ederim."
Hiçbir tepki vermedi, benim gülen yüzümün aksine, o, mimik bile oynatmamıştı.
Parmağımı şıklattım önünde. "Sana diyorum, hey? Konuşmayacaksan durma burada, terk et odamı, anlıyor musun?"
Yine hiçbir cevap vermemiş, bu sefer omzunu omzuma şiddetle vurarak girmişti odama.
Sinirliydi.
"Birkaç dakika katlanacağız, anlaşıldı." Ağzımın içinde mırıldandığım şeyler çıt çıkmayan odada bomba gibi yayılmıştı zira, arkası bana dönük Taehyung'un sırtı gerilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ciao, amore. | taekook
FanficPeşindeki adamlardan kaçmak için bir barın arka sokağında, gizlenmek adına orada gördüğü ilk adamı öpen Jeon Jungkook, öpüştüğü kişinin resim öğretmeni Kim Taehyung olacağını bilemezdi.