Önceki yazıma oturup baktım. Ta bir yıl öncesini yazmışım. Boku bokuna ağlamalar anlamsız insanlar. O yazıları yazarken de her şey farklıydı aslında. Artık "Aptal" olmaktan çıkmış "Savaşçı" haline gelmiştim. Yine aynı tanımlar yine aynı ben aslında. Kendi bok çukurumun savaşçısıyım aslında. Nereye varacak bu yazılar bu hayatım ben de merak içindeyim.
Bu yıldan telafisini yapmak istedim hayatımın geçen senede takılan hayatımın defterini sıkıca kapatıyorum ve bu yılın önemli notlarına atlıyorum.
Geçen yılı özetlemek gerekirse... O çocuk ile olmadı beyler bayanlar. Olacak gibi miydi zaten? Saçmalamayalım... Onun sevgilisi ile de artık arkadaş değiliz zaten. Onca hakaret ettiğim insan ile de şimdi arkadaşım. Şaşırmadınız. Aptal ve dediği hiçbir zaman çıkmaz yazarınıza alıştınız. Tamam hayatımın heyecanlı kısımlarına gel gelelim. Atalım şu saçma çocukça şeyleri başımızdan. Tabii ki ne kadar büyüdük tartışılır. Benim olduğumu anlayan arkadaşlarıma da bolca selamlar. Okumayın alla alla sizin çalışacak sınavlarınız, okuyacak daha mühim paragraflarınız yok mu? Hadi marş marş...
Şimdi sakince elime bu yıl tutmaya başladığım günlüğü alıp bir sayfa seçiyorum.
Aklınız karışmasın diye söyleyeyim. Arkadaş çevremi değiştirdim. Zaten sürekli değişen bir parçam. Şu an yaklaşık dördüncü ya da beşinci arkadaş grubumda olsam gerek. O anlatmadığım arada değişiyor fakat mühim görmediğim için atlıyorum.
Senenin başına gel gelelim. Herkesin gözüne yeni insanlar kestirdiği, yeni arayışlar içinde olduğu zamana... Okulların tekrardan açılması, sivilceli ergenler için kedilerin çiftleşme dönemi ile aynı mantıkta. Her kes etrafta kendi için en uygun ve tüyleri en pürüzsüz avı belirlemeye çalışır. İşte o zamanlar ben de gözüme kestirdiğim avımı sakince kantin masasından izliyordum. Yemek yiyişi, sakince gülüşü koluma takıp millete pahalı bir çanta almışcasına göz süzebileceğim bir oğlan yavrusu. Tabii ki ben yerimden kıpırdamıyorum.
Uzun süreli grup değiştirme seremoniden sonra yorgun düşmüş bu çiftleşme dönemini es geçmeyi planlamaktaydım. Ta ki başka bir dişinin avıma yaklaştığını görüp, yanıma arkadaşımın gelip bana o çocuğu ayarlamayı teklif edişine kadar. Bir yıl boyunca sakince köşesinde beklemiş panter vari zıpladım fırsatın üstüne böylece karar alınmıştı. Ayarlanacaktı... Ne diye anlatıyorsam bunları. Benim hangi işim güzel gitti.
Evet... çocukla bir süre konuştuk fakat olmadı. Başka bir kedinin tüyleri benden daha pürüzsüz çıkmıştı. Böylece o uzun süreli kaldırılan egomun yavaş yavaş inişini görmekteydim. Siz de bu süreci Osmanlı İmparatorluğunun yükselişi duraklaması ve yıkılışı olarak göreceksiniz.
İlk senemde elde ettiğim uzun süreli ilişkiden sonra arayışlarıma devam ettim. Etrafımdaki insanlar o kadar kolay elde ediyorlardı ki ilişkilerini. Ne olduğunu anlamadan onlarca eril insan ellerimden kayıp gidiyordu. Beni ret eden erile odaklanmıştım bir süre. Kaderin birbirimizi bir araya getirdiğini anlar oldu. Önce aşırı sevgi, nefret ve boşluğu takip eden süreç şu an arkadaşlığa balandı. O kadar dalga geçtiğim "Aralarında bir şey olmuşsa arkadaş olamazlar." teorimi kendi kendime yıkmaya başlamamın da ilk adımlarını atıyordum. Konuyu biraz daha ilerleteyim yine ona buna söveceğim merak etmeyin. Evvela hala ergenlik çağındayız. Sinirimizi internette atmayacağız da ne olacak. Hadi bakalım kolay gelsin o zaman hepimize.
Sessizce bu günlüğümü de kapatıyorum. Anlamsız şeyler yazmanın da elbet bir alemi vardır ama burada olmasa gerek. Şu anki sıkıcı konuşmalarım ile bile sizi sıkıyor olmalıyım. O yüzden beni de heyecanlandıran ikinci dönem tutmaya başladığım günlüğüme gel gelelim...
Aniden başlayan ilişkiler hayatlarımıza aniden giren insanlar olur. İşte oradan başlayalım.
Konu vesselam arkadaşımın arkadaşı. Idısının dıdısından görmüş de beğenmiş beni. Şaşırtıcı olacak ki cidden beklenmedik bir şeydi. Beni beğenen birinin olması. Tekir bir kediyim sonuçta beğenilmem o kadar da normal gelen bir şey değildi. Neyse... Konuşmaya başladık. Gayette iyi anlaştık. Buluşmalar falan derken ben sanırım bağlandım. Allah belamı versin işte. Bok vardı. Sonra çocuk olmadığını anlatan bir mesaj attı. Şimdi burada olsa ve biz de aynı konuşmayı yapıyor olsak cidden kısır bırakmak istediğim insanlar listesinde ilk üçün birincisi. En azından bir şeyde birinci olabiliyormuş diye lafımı buradan internete oradan arkadaşlarına ulaştırmak istiyorum. Elbet bir gün kulağına gidecek bu aval aval, boş boş yazdığım yazılar. Şimdiden selamlar olsun sevgili salak. En son hafif gergin bir halde birbirimiz ile görüşmeyi kestik. Böylece ikimizde yeni kediler bulmak için kuyruklarımızı sallayarak hayatlarımıza deva ettik. Neyse ben üç gün geçti geçmedi yeni birini inat buldum. Çok sevimli ve iyi biriydi de... Hak etmiyordum çocuğu. Vicdanım içimi yiyor. Rüyalarıma resmen karabasanlar giriyordu. Ertesi gün beni bırakıp giden bu delikanlıyı gördüm işte o zaman iyice bende şalterler attı. O zamanki sevgilimden ayrılma kararı aldım. Tabii ki çocuğu kendime aşık mı ne etmişim. Ağlamaya başladı. Bir g
üç bela ayrıldık. Ama hala görüşmek için mesaja tar. Cevap vermemek en iyisi diye düşünürüm. Sanırım bu karmalar bu yüzden bu şekilde bana geri dönüyor. Selamlar olsun o karmalara da. Demesinler, eksik kaldık.
O zaman iyi anlaştığım arkadaşlarımla yeni aktiviteler deniyor erkek oğlanlarını aklımızdan atmaya çalışıyorduk. Kaybedenler kulübü olarak oğlanlara karşı feminizm grubu kuracak haldeydik. Ah be birkaç ay öncesi... Yeni arkadaşlar ediniyor tanıdığım çevreyi büyütüyor, daha fazla sorunu hayatıma davet ediyordum resmen. Ama o zamanlar farkında değilim tabii... Allah rahatımı bozan insanların da belasını versin. Yazıma biraz ara verip bugünü yazacağım büyük ihtimalle... Ya da gider kahve falan yudumlarım. Ne biliyim daha sonraya anlatacak kalsın işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Dünyası
Teen FictionBir kızın ne kadar aptalca kararlar alabileceği ve bu kararların doğurduğu sonuçlara katlanması gerekirken etrafındaki piçlerin oyunlarına düşen zavallı bir kızın hikayesi. Benim hikayem... Sıradan bir hayatın garip kollarından bahsetmek gerekirs...