1.6

2.6K 302 161
                                    

(changbin)

Bacağımın üstüne konulan el ile irkildiğimde bakışlarımı yanıma çevirdim. Chan kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu suratıma. Kafamı iki yana salladım ne var dercesine.

"Ne sallıyosun bacağını anasını satayim bi dur."

O diyene kadar bacağımı salladığımın bile farkında değildim aslında. Bakışlarımı aşağı indirdim ve duran bacağıma baktım. "Ne bileyim ya," diye mırıldandım kendi kendime.

Bu sabah uyandığımdan beri içimde kötü bir his vardı. Seungmin'i görmek istiyordum ama henüz buluşamamıştık. Sabahtan dersleri olduğunu söylemişti. Onu göremediğim için ayrıca canım sıkılırken "Kesin bir bok olacak."demiştim.

"Hayırdır ne oluyor?" diye sordu Chan. Omuz silktim. Ben de bilmiyordum ki anasını satayim. Gözlerimi hızlıca kafeteryada gezdirdim. Bugün sanki diğer günlere göre daha kalabalıktı burası. Üstüme üstüme geliyordu her şey.

Gergince bir nefes alıp bu sefer bilinçli bir şekilde bacağımı sallamaya başladım. Yerimde duramıyordum, içim içime sığmıyordu resmen.

Birkaç gün önce Seungmin'in evinde kaldığımız gece dönüp duruyordu kafamda. Minho'dan kaçarak balkona, yanıma gelişi, üşümeyelim diye ikimize de birer hırka getirişi ve yüzündeki o tatlı tebessüm çıkmıyordu aklımdan. Dediğim gibi de yapmıştık üstelik. Bir saat ya da daha fazla bilmiyorum, orada öylece sarılmıştım ince bedenine. Kollarım arasında kaybolup, yüzünü boynuma gömmesi içimi kıpır kıpır ediyordu anımsadıkça.

"Niye yemek yemiyoruz ya?" diyerek gelen Jeongin, karşımdaki sandalyeyi çekerek oturdu. Oturmak da kelime olsa iyiydi. Kıçını aşağı kaydırarak resmen yayılmıştı.

"Biz yedik yavrum." dedi Chan kısaca. Ben bir şey demediğim için Jeongin Chan ile kısa muhabbetleri ardından odağını bana çevirdi.

"İyi misin sen?"

"Evet, neden?"

Alt dudağını büzdü aynı zamanda başını yana eğerken. "Gergin görünüyosun. Seungmin'le bir şey mi oldu?"

Kafamı iki yana salladım hızlıca. Bunun düşüncesi bile kalbimi korkuyla deli gibi hızlandırmıştı. "Olmadı."

Henüz diye devam ettirdi iç sesim. Kendi kendime kötüyü çağırmakta üstüme yoktu.

Jeongin kendisine yemek almaya gideceğini söylerken ben de onunla beraber kalktım. Burdan çıkıp biraz hava alsam kendime gelirdim herhalde. "Sigaraya çıkıyorum." dedim merakla bana bakan Chan'a hitaben. Başını salladığında bir şey demeden kafeteryanın arka kapısına doğru ilerdim.

Tam çıkacakken koşarak içeri giren ve beni görmediği için de çarpan Jisung'u, düşmesine saniyeler kala tuttuğumda "Ne koşuyorsun lan?" diye söylendim.

"Kanka sıçtık." dedi sesindeki telaşla.

Hemen yan tarafta oturan Chan da yanımıza gelmişti merakla.

Kollarını bırakarak geriledim."Ne sıçması ne diyorsun?"

Önce nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. Nerden nereye koşmuştu kim bilir. Sonra da yutkunarak parmağıyla arkasını gösterdi. "Minho seni sordu ve aşırı sinirliydi." dedi ilk önce. Buna bir anlam veremediğim için kaşlarım çatılmıştı. Ardından ekledi. "Sonra ben fakültenin önünde Jisu ve Seungmin'i gördüm."

fuck it i love u Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin