Hayat ilerledikçe acımasız olmaya başlamıştı, çoğu insana göre. Herkes bir şeyler arıyor ona kavuşmaya çalışıyordu. Para, şöhret, sevgi, aşk, aile... Insan dünyevi her şeye açgözlülükle yaklaşıyor her şeyin daha fazlasını istiyordu. Vakti gelmeden, onu hak etmeden istiyordu sadece. Bencillik yüzyılın yaygın hastalıklarından sayılmalıydı. Hep daha fazlası, daha fazlası! Duygular hiçe sayılıyordu. Insanlar, insan olmayı unutuyordu. Para insanı deliye çeviriyordu. Onları insanlıktan çıkarıyordu! Paranın tadını alan biraz daha istiyordu.
Ama Kim Seokjin'i değil. Kim Seokjin paraya yeterine doyuyordu! O duygulara aç birisiydi. Haz,şehvet, sevgi ve aşk. Onu kutsal hissettiren tüm duyguları merak ediyordu. Çünkü hisleri için olmadığı birisine dönüşebilirdi ama para için dönüşmezdi. Duyguları içindeki bilmediği duyguları açığa çıkartırdı. Kendini bulmasına yardım ederdi. Duygular onu kutsal yapardı işte. Tanrıya duyulan aşk, birisine duyulan sevgi... insanı insan yapan bunlardır işte.
"Yarın akşam olan partiye gidecek misin?" Diye sordu arkadaşı. Seokjin okuduğu kitaptan kafasını kaldırmadan konuştu.
"Elbette. Bensiz parti düşünebiliyor musun sen?" Seokjin elindeki Dorian Gray'in Portresi'ni yatağına bırakıp ayağa kalktı. Arkadaşı Jimin, Park Jimin güldü.
"Sormam hata! Ben de geleceğim bu kez."
"Jeon Jungkook'u görmek için mi?" Seokjin güldü. Jimin ona platonikti.
"Eh, kader bu şansı önüme koyduysa değerlendirmem lazım değil mi?" Dedi Jimin tırnaklarını törpülerken.
" Haklısın, güzel dostum. Artık rahibe gibi takılmayı bırakırsın böylelikle." Jimin'in yanakları kızardı.
"Böyle söyleme. Birileriyle olmaktan çekiniyorum gerçekten. Zamanı olmadığını hissediyorum. Zamanı geldiğinde olacak zaten." Seokjin telefonuyla ilgilenirken konuştu.
"Ilk ilişkin beni ilgilendirmiyor. Ama Jeon Jungkook u beklerken şu ana kadar en az altı kişiyle çıkmıştın. Ben seni birisiyle mutlu görmek istiyorum." Seokjin onun özel hayatına karışamazdı elbette. Ama dostunu birisiyle çıkıyor olmasından mutluluk duyardı.
"Gerçek mutluluğu sen aramalısın. Oturup ayağına gelmeyecek hiç kimse."
"Haklısın. Bu gece Jeon Jungkook 'a itiraf edeceğim onu sevdiğimi. Eğer karşılık vermezse devam edeceğim hayatıma."
"Ha şöyle. Bir sürü çiçek var. En güzel poleni kimde bulursan o senindir." Ikisi de güldü. Park Jimin, Kim Seokjin ile üniversitenin ilk yılında tanışmıştı. Ikisi de Fransız dili ve Edebiyatı okuyordu. Üçüncü yıllarıydı ve ikinci yıllarında birlikte Seul'de ev arkadaşı da olmuşlardı. Jimin'in ailesinin durumu iyiydi. Babası ve annesi doktordu. Onlar Busan'da idi. Kim Seokjin'in ise ailesi Gwacheon'da. Babası bir otel müdürüydü, annesi ise ev hanımı. Ah bir de sevimli büyükannesi vardı. Aileleriyle çok sık görüşüyorlar denemezdi.
"Tanrım. Bıktım bu adamdan. " Jin alnını ovuşturdu.
"Choi Minho'mu?" Seokjin onu onayladı.
"Üç gündür konuşmasam da yazıyor. "
Jimin güldü."Bugün yeni birisiyle görürse peşini bırakacaktır."
"Onu üzmek istemedim. Iyi bir adam." Öyleydi. Seokjin onunla bir hafta konuşmuş, buluşmuştu. Adam ince davranışlarıyla gönlünü çalmış diyebilirdi ancak ne yazık ki bunu tamamiyle başaramamıştı. Gönlünü çaldığı gibi aklını da çalmasını bilmeliydi onu isteyen..
"Bu akşam kim seni davet etti?" Dedi Jimin.
"Baekhyun çağırdı. Onun doğum günü ya hani? " Idol Byun Baekhyun ve Seokjin tanışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Heart Taejin/vjin [Tamamlandı]
Short StoryKim Seokjin ve Kim Taehyung bir partide karşılaşır ancak anlamadıkları şekilde birbirlerinden hoşlanmazlar. Kader ise onlara inat birbirlerinin peşinden sürükler. Peki bu ikili inatlarını kırıp arkasına gizlenmiş duygularını görebilecek mi? "Sen...