Seokjin için bazı şeyler kutsaldır. Müzik dinlemek, ibadet etmek, dans etmek, öylece gökyüzünün altında süzülüp durmak, sevmek... Ruhunu özgür hissettiren her şey kutsaldı ona göre. Resim yapmaya bayılırdı,sanat müzesini gezmekten de keyif alırdı. Saatlerce bir resme bakarak ressamın fikrini anlayıp ortak olmak başka dünyalara sürüklerdi onu. Bu nedenle bir süre resim kursuna gitmişti. Sonra aksilik olmuş bırakmıştı. Ama yine de sanata duyduğu ilgiyi bir kenara atmamış takip etmişti. Ruhu huzuru sanatta buluyorsa, seokjin ruhuna istediğini verirdi.
Tutku ise... Resim sevgisini ve dans etmeyi görürdük onun gözünden. Çünkü dans ve resim tutkuyla birleştiğinde kelimelere gerek kalmazdı. Küçük bir kol hareketi,kıvrılan beden, omuza doğru başını yatırıp bakılan bakışlar da tutkuyu yorumlardı.
Seokjin insanlardaki tutkuyu arıyordu. Delice bağlanmayı, aşkından kör olmayı bilen insanı arıyordu. Şehvetten gözü dönmüş, hevesine düşmüş insanları değil."Nereye hazırlanıyorsun yine? Bugün dersin yok muydu senin?" Seokjin düşüncelerinden arkadaşının sesiyle ayrıldı. Aynadan yeni uyanan arkadaşına baktı.
"Dersten daha önemli meseleler var."
"Buluşmaya mı gidiyorsun? Kimle?" Jimin başını tutuyordu. Dün gece fazla içmişti. Bunu az çok anlıyordu başının ağrısından.
"Kim Namjoon'la kahvaltı edeceğiz." Jimin biraz düşündü, sonra taşlar yerine oturduğunda ona şokla baktı.
"Hadi canım! Onunla tanıştığını söyleme bana." Seokjinin yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme peydah oldu.
" Tanışmakla kalmadık, bana çok güzel sözler sarf etti Jimin."
"Onu anlayabiliyorum. Güzel, çok sevindim. Namjoon sanata düşkün bir adamdır. Sayfasına denk geliyordum. Tam bir New York adamı, dostum."
"O da ne oluyor?" Jimin güldü.
"Bilmem. Sadece o hissi veriyor. Müzeler, müzikler,kıyafetleri...oraya ait bir adam resmen!" Seokjin ne demek istediğini anlamıştı.
"Senin için hayli üzgünüm Jimin."
"Neden üzgünsün ki?"
"Partiyi güzel değerlendiremedin."
"Tanrı aşkına ciddi misin sen? Kim Jongin ile dans edip numarasını aldım!"
"Aşık olduğun adamın kollarında daha heyecanlıydın ama?"
"Ne diyorsun sen?" Jimin arkadaşına anlamaz şekilde baktı.
"Dün gece Jeon Jungkooka sarıldın Jimin. Hani deli gibi sevdiğin adama. Ve"
"Ve sarhoştum.. hatırlamıyorum Seokjin! Bana yalan söylemiyorsun değil mi? Kandırma beni? Onunla olmam imkansız. Sarıldım dedin değil mi bir de? Ben...onun kollarında mıydım?" Jimin umutlu sözlerle arkadaşına bakarken gözleri doldu. Jeon Jungkook a deli gibi aşıkken sarhoş şekilde ona sarılmış ve hatırlamıyor olmayışı... Büyük bir yıkımdı.
"Hey ağlama. Bugün Namjoon ile konuşacağım. Belki seni ayık bir şekilde karşısına çıkarırız. Kendini toparla."
Jimin kendine gelemezken Seokjin
Ceketini alıp masasından kalktı. Arkadaşının koluna kibarca dokundu."Görüşürüz tamam mı? Ayrıca...telefonunu bir kontrol et." Seokjin ona son kez gülümseyip evden çıktı. Yaptığı bu iyilik karşısında Jiminden ne isteyeceğini düşünmeyi bıraktı ve buluşmaya geç kalmamak için bir taksi çağırdı telefonla.
Seokjin durduğu binanın önüne baktı. Epey gösterişliydi. Bina demek hakaret olurdu, Eiffel kulesi ile yarışacak bir gökdelendi bu. Kim Namjoon kendi mekanında onu ağırlayacaktı. Seokjin gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Heart Taejin/vjin [Tamamlandı]
Short StoryKim Seokjin ve Kim Taehyung bir partide karşılaşır ancak anlamadıkları şekilde birbirlerinden hoşlanmazlar. Kader ise onlara inat birbirlerinin peşinden sürükler. Peki bu ikili inatlarını kırıp arkasına gizlenmiş duygularını görebilecek mi? "Sen...