3. BÖLÜM - HATA

170 9 0
                                    


ŞARKI;
HALUK LEVENT - ELFİDA

"Hazar"

Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde Deniz'i görmüştüm. Elinde rengarenk çiçekler vardı, üzerinde kardan beyaz bir elbise. Çok mu güzeldi? Evet, evet her zamankinden çok daha güzeldi. Onunla göz göze geldiğimde gözlerimin içine sevgiyle baktı. O kadar temiz ve narin duruyordu ki, gerçek değildi sanki. 

"Deniz" diyebildim sadece. Ben ona doğru bir adım attığım sırada o benden çok daha hızlı davranarak yanıma geldi. Karşımda dikildiğinde kapkara gözlerine bir hüzün çökmüştü. Gözlerini kaçırıp ağzının içinde bir şeyler söyledi önce. Hiçbir şey anlamadım. Sonra tekrar gözlerime baktı. 

"Beni özleme, söyle kızlara onlarda özlemesinler. Her şey çok güzel olsun istiyorum. Her şey çok güzel olacak biliyorum. Ne olur inan bana" diyip yaşlı gözlerle arkasını döndüğü anda korna sesiyle karışık yüksek bir ses duydum. Hiçbir şey göremiyordum ama içimde tarif edilmez korku "Deniz" diye bağırmama sebep olmuştu. 

Gözlerimi açtığımda yüksek sesin sebebini anlamıştım. Kafamı sağa çevirdiğimde komodinin üzerinde çalan telefonuma gözlerimi kısarak baktım. Normal şartlarda telefonumu hep sessizde kullanıp, uyumadan önce de mutlaka uçak moduna aldığım için genelde telefon sesiyle uyanmaya pek alışık değildi.

Ekrandaki tanıdık ismi görünce yerimden kalkmadan telefonu açıp kulağıma götürdüm. 

"Günaydın"

"Günaydın."

"Uyuyor musunuz hala?"

Gece Deniz'le aynı çekyatta uyumuştum ama şimdi yanımda yoktu. Karşımda da Vera ve Ahu birlikte yatmışlardı ama Vera'yı da göremedim. Gökçe ve Rüya'ysa hala yattıkları yer yatağında mışıl mışıl uyuyorlardı. Yani Gökçe pek yatakta uyuyor sayılmazdı. Daha çok parkeye yapışmış gibi duruyordu.

"Uyuyoruz galiba." dedim hala gözlerim kapalıyken.

"Uyanın haydi, kahvaltıya geliyoruz." derken mutfaktaki kıkırtılara kulak kesildim. Bizden de birileri çoktan kahvaltı hazırlıklarına başlamıştı.

Özgür'ü kapatıp yataktan çıktığımda mutfağa doğru yürüdüm. Vera pankek hamurunu karıştırırken, Deniz yaptığı omleti nasıl çevirdiğini Vera'ya göstermek için sürekli adını söylüyordu.

Biraz tuhaf hissediyordum kendimi ama bu tuhaflık genellikle sabahları yaşadığım bir şeydi. Muhtemelen şekerim ya da tansiyonum düşüyordu ve ağzıma birkaç lokma atsam kendime gelirim diye düşündüm.

Ben mutfağın kapısında Vera ve Deniz'i izlerken zil çaldı. Duydukları sesle ikisi de mutfağın kapısına baktıklarında beni gördüler. Ben de arkamı dönüp onlardan önce davranarak kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda ekibi tamamlayacak bütün üyeler karşımdaydı.

"Günaydın Hazarkuş." dedi Selim elindeki fırın poşetlerini havaya kaldırdığında bir yandan ayakkabılarını çıkarmaya çalışıyordu.

Sırayla içeri girdiklerinde Görkem çocukların elindeki poşetleri alıp mutfağa girdi. Özgür tam karşımda dikilirken diğerleri de salona doğru yürüdüler. 

"İyi misin sen?" İyi miydim ben?

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Onu demiyorum Hazar, bir rengin soluk geldi sanki." Nasıl anlıyordu böyle dan diye. Herkesi böyle anlayabiliyor muydu?

"Açım ya, ondandır." dedim geçiştirerek. Gerçi gerçekten öyle olduğunu düşünüyordum.

Biz de salona doğru yürüdüğümüzde Selim'in Ahu'nun yanına uzandığını gördüm. Baran'la Umut da benim yattığım çekyatı topluyorlardı.

Kırık PedalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin