11. Bölüm

151 19 8
                                    

Iki sene önce

Saçlarımı okşayan ve yüzümü seven bir elin varlığını hissederek gözlerimi açmıştım. Beni izleyen yeşil gözlü bir periye uyanmıştım. Gülümsemesinin samimiyeti, kış sabahı içimi sıcacık etmişti.

"Günaydın, manyak."
"Günaydın, Güneş'im."

Anında yüzünü buruşturdu. Alıngan bir ifadeyle bana baktı. "Ama Eden! Senin yüzünden ben şimdi öküz gibi durdum. Ben manyak diyorum sen güneş. Oldu mu bu?" Kahkaha atıp bir kolumu ona atıp, kendime doğdu çekmiştim.

"Sence olmadı mı? Ben manyak biriyim, sende güneş gibisin. Işıl Işıl, parlak, eşsiz." Utançla yüzünü gizlemek için boynumun altına girmeye çalışmıştı. Biraz zorda olsa, yüzüme bakmasını sağlayabildim. "Eden... Babam bu akşam eve çağırıyor. Önemli bir şey var galiba. Sonuçta rakibiz biz, sana ne olduğunu söylemeyeceğim. Ama yemeğe Tolga Kaplan'da gelecekmiş. Hani senin şu, az kalsın hapse girmeni sağlayan adam." Kahkaha atmıştım. Sinirlenen değildi, gerçekten komikti.

"Aylin... O adam, tam bir gerizekalı. Baban onunla çalışırsa hapse girer ya da ölür. Bende kurtulurum ondan." Aylin koluma o kadar sert vurmuştu ki eminim, moraracaktı.

"Sikeyim, babanın iyi olduğu tek şey sana nasıl yumruk atmayı öğretmek olmuş." Sinirle bir kere daha aynı noktaya vurdu. "Babam o benim Eden! Manyak!" Kahkaha atıp, onu tekrar kollarımın arasına aldım.

"Tamam, tamam bir şey demedim. Ama senin iyiliğin için diyorum. O adamdan uzak dur. Tam bir salak, sürekli ip ucu bırakıp duruyor. Temiz bir işi bile yok." Aylin bana "seni çok bilmiş" bakışı atıyordu.

"Yaa, öyle miymiş? Sanki ben bilmiyor muyum? Yemeğe babamın salak iş arkadaşı da geliyor, Tolga ile onu iş yapmaya ikna edip, ikisini de başımızdan savmayı planlıyorum." Keyifle gülümsedim. İki elimle, yüzünü ellerimin arasına alıp yanaklarına, dudaklarına, gözlerin random öpücükler atmaya başladım.

"Akıllı sevgilim benim. Şeytana çorap ören sevgilim."

...

Bu anının aklıma gelmesi ile irkildim. Sadece üç gün sonra, odamda bulduğum mektupta benden ayrılmak istediği yazıyordu. En son onu o zaman görmüştüm. Beni seviyordu. Bunu biliyordum. Ona bir şey yapanın ben olmadığımı da biliyordum.

Gecenin körüydü, yine uykusuz bir şekilde mutfağa iniyordum. Mutfağa girdiğim sırada bahçede olan Duru'yu fark ettim. Birini hissettiği an irkilmişti.

"Korkma ya da kork ben geldim sonuçta." Şaka istediğim gibi gitmemişti. Gülmeden havuza bakıyordu

"Şakaydı." Gülümsedi.
"Konu sen olunca her şey ciddiye alınmalı." Sessizce durmaya devam etti. Bende ettim ama kafamda onlarca soru vardı. Hatta yüzlerce.

"Neden beni kandırdın Duru?" Hâlâ havuza bakıyordu. Bana bakmak istemiyor gibiydi.

"Başka seçeneğim yoktu." Bunu anlamıyordum. Başka seçeneği vardı.

"Bana söylebilirdin." Alayla bana doğru döndü. Gözlerinde ki nefreti fark etmiştim

"Öyle mi? Söyleyebilirdim? Sonra nolurdu biliyor musun? Ona mesaj göndermek için beni öldürürdün. Bana güvenmezdin, öldürürdün, yalan söylediğim için beni öldürürdün, aslında senin zarar vermek için bir nedene de ihtiyacın yok ki?" Gözlerinin bana nefret ile bakmaması için ne yapabilirdim bilmiyorum? Kendimden vazgeçmek üzereydim onun için.

"Biliyor musun, ben ilk kez biri beni anlıyor sanıyordum. Yani yargılayıcı bir tavırla da olsa, anlaşılmak içimde olan bir şeyleri harekete geçirmişti." Gözlerinin dolduğunu hatta sessiz bir şekilde ağladığını biliyordum ama hâlâ bana bakmıyordu. Bakamıyordu.

EDEN [GxG] DÜZENLENECEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin