7.Bölüm

0 0 0
                                    

           İnsanlar birbirlerini aşağılayıp ötekileştirmek için ya da bir yanlışı, mezhep, özgürlük vs. adı altında başkalarına kabul ettirmek için çok
çaba harcıyor ne yazık ki!  Ben Kedileri , bebekleri Şeytan'a kurban etsem hayvan severler başta olmak üzere herkes ayaklanır ama Satanistim dersem herkes susar çünkü inancımı eleştiremez ve yaptığımın yanlış olduğunu bilmelerine rağmen Satanist düşünceye göre doğru kabul edildiği için doğru varsayarlar .
Biliyor musunuz bazen insanın en zeki varlık olduğu konusunda şüphe duyuyorum?

             Namaza geçtiğimde ise birisi bana "Yanlış kılıyorsun" dedi. Biraz kenara çekilip tekrar namaza durunca biri daha gelip " Yanlış yerde duruyorsun"dedi. Neredeyse namazı bırakıp gidecektim. İnsanlar cahili oldukları şeyler hakkında bu kadar bilgiç ve kesin yargılar içinde olmamalı, konuşmamalıdır çünkü bildiğimiz doğrular gerçekte ezberleyegeldiğimiz yanlışlardan ibaret olabilir. Ben hata yapmıyorum ama beni kendi doğrularına,  kişisel görüşlerine göre eleştiriyorlar. Peki neden?
Güç bela da olsa çatık kaşlar arasında kalarak namazı bitirdim ve eve geri döndüm. Her ne kadar size bahsetmemiş olsam da Camiye giderken çok pis görüntüler ile karşılaştım.Size bahsedemem çünkü bunları bir bayan olarak okuyor olabilirsiniz. Dolayısıyla ara sokaklarda ya da araba aralarında bir kız ve bir erkeğin ne kadar nahoş işler gördüğünü anlatırsam onların terbiyesizliğini bırakıp kalkıp bana sapık dersiniz ve beni kendinizden uzaklaştırarak dışlarsınız. Ben bunu hak ediyor muyum?

             Evim her ne kadar boş olsa da bana kafamın içinden daha karışık geliyor ve girdiğimde orada bıraktığım tüm düşünce ve sıkıntılar tekrar zihnime üşüşüyor. Parasızım hem de beş parasız. Satabileceğim pek eşyam kalmadı. Arka odadaki üzeri kanlı kanepeleri satamam ki! Parçalayıp odunlarını ya da örtüsünü söküp çıplak iskeletini satabilirim. Evet öyle yapacağım çünkü çok açım ve başım ağrıyor. Tüm örtülerini paramparça ettiğim koltuğu satmam gerekiyordu ancak bunları aşağıya nasıl indirecektim bunu bulmak pek zor olmadı. Balkona kadar sürüklemekle beraber aşağı atmak yeterli oldu . Herkes kapı pencereye açıp sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Onların her gün zihnimde çıkardığı gürültüleri ben bir defa sokakta çıkarmıştım ne olmuş yani! Aşağı inip koltukları satmak için bir kenara çektim. Kaldırımın kenarında duruyor olmaları kimseye sahipsiz olduklarını zannettirmeden gidip bunları bir döşemeciye satmam gerekiyordu. Yola  devam edip iki sokak ileriden sola dönüşte,ileride sağda, yarısı açık ve  teneke bir kepengi olan gri boyalı bir yere baktım. İçeriye girip derhal elimde olan malzemeyi ve buraya getirebilme durumumun olup olmadığını sordu ve iyi bir fiyata aldı. İki çekyat için tam tamına altmış lira verdi. Bu hoşuma gitmişti. Artık önünden geçtiğimde döner kokularıyla mest olduğum dükkanlardan birinde yemek yiyebilirdim. Paramı sıkı sıkıya tuttum. Ne Rüzgar ne de hırsız tarafından çalınsın istemiyordum. Talihimin körlüğü bu sanırım. Lokantada iyice karnımı doyurdum üstüne güzel bir bardakta su içip "Başka bir emriniz var mı?"  diyen garsona " Hayır teşekkür ederim" diyerek incelik edip " Afiyet olsun" aldıktan sonra elimi cebime atarak hesabı ödemek üzere parayı çıkarmak istedim ama cebim delikmiş!..
Mahcup bir şekilde elimi cebimden usulca çekip kasadaki görevliye baktım:
- Param düşmüş!
- Bunlar hep aynı numara, sizi
özellikle mi veriyorlar bana!
Ahmet ,Mahmut ,Mehmet, Fırat, Ferhat, Berk; verin şunun dersini!

            O gün yediğim dayak bana yediklerimi kusturdu.
Ne yemek yediğimi anladım ne de dayak yediğimi.
Bir iki darbeden sonra bayılmışım. Uyandığımda her yerim ağrıyordu. Yüzümün şiştiğini hissedebiliyordum. Karnımın bela yerden kalkmaya çalıştım o sırada yanından geçen biri bana yönelerek " Ulan sokakta yatacağına git çalış, evin barkın olsun! Meymenetsiz; şuraya, su hale bak! Sünepe." dedi. Bu çok ağırıma gitmişti doğrusu.Bana elini uzatıp yerden kaldıracak sanmıştım. İnsanlar benden ne istiyorlar? Neden bana böyle davranıyorlar? Oysa ki ben herkese çok güzel duygular besliyorum. Neden beni kötü olmaya zorluyorlar ki! Neden böyle oluyor! Görüyorum; dilencilere bile pek böyle davranmıyorlar.Neden beni içinden çıkılmaz sorular girdabında boğuyorlar? Ağlamak bile ağırıma gidiyor böyle olunca
biliyor musunuz? Her zaman olduğu gibi kendimde güç toplayıp, kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başardım. Her ne kadar güç durumda olsam da Ağacımın yanına gidip oradaki parkta sabahlayabilirim. Hem sabah olunca evden çıkıp buraya gelmek zorunda kalmam. Direk bir yerden simit alır yerim ve Ağacımla birlikte kahvaltı etmiş olurum. Bu fikri sevdim. Parkın yolunu tutup küçük Ağacımın yanındaki bankın iki çift tarafından işgal edilmiş olduğunu gördüm. Hiç bozuntuya vermeden oradan geçiyormuş gibi yaparak parkın etrafında bir tur atmaya karar verdim. Çok yorgun ve ağrılıydım ama onlar için bu fedakarlığı yapmalıydım;baş başa kalmak istedikleri malumdu. Birinci tur , ikinci tur derken her yerim ağrıyor olmasına rağmen bir tur daha attım. Artık onlar için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Onlar kalkmayı bilmiyorlardı ben de tolerans göstermeden duramıyordum. Kendimi bir Ağaç'ın dibine Yılan gibi kıvrılır halde bırakıp uykuya daldım.
Sabah olunca bir Cadı Süpürgesine benzeyen çalıdan yapılma tahta sopalı süpürgeyle ayaklarımı , dizlerimi dürterek beni uyandırmaya çalışıyordu. Yüzümün,gözümün haline bakınca beni sokak serserisi zannetmesi doğaldı. Yerimden kalkıp gittim. Minik ağacım oracıkta duruyordu. Ne dibini eşeleyen bir köpek vardı ne de dalını budağını kıran rüzgar.

K.Ö.R.(Karmaşık Ölüm Raporları)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin