Baekhyun, Chanyeol'ün dediğini yapacağını biliyordu. Onu rahibin karşısına çıkarmak için her şeyi deneyecek, sonra da babası gibi, gücüne güç, zenginliğine zenginlik katacaktı. Bir an için onun başka bir yanının da olduğunu hayal etti.
Chanyeol saatine baktı. "Kalıp sohbet etmeyi çok isterdim ama yapmam gereken bir iki telefon görüşmem var," dedi. Arkasını dönüp gitmeye hazırlanıyordu ki Baekhyun aniden
içinde bir boşluk hissetti. Sanki bedenindeki tüm hücreler onunla birlikte gitmek istiyordu.Chanyeol tam çıkarken arkasına döndü ve kadife gibi yumuşak bir ses ile "Ha, sana söylemeyi unuttum. Düğünü bir hafta öne almaya karar verdim."
Baekhyun az önceki iyimser düşüncelerinden dolayı kendine
kızdı. Bu adam tepeden tırnağa tam bir despottu.
"Bunu nasıl yaparsın?"Chanyeol alaycı bir biçimde gülümsedi. "Yer altı bağlantılarımı mı kastediyorsun? Her istediğimi yapabilirim."
"Sonuç olarak, haftaya bugün birbirimizin eşi olacağız, Baekhyun."Baekhyun kendisini öyle sıktı ki damarlarındaki kanın donacağını sandı. O da alaycı bir tavırla yanıt verdi. "Doğrusunu söylemek gerekirse benimle evlenmeyi bu kadar istemen beni şımartıyor."
Chanyeol'ün gülüşü gizemli bir havaya büründü. "Başka türlüsünü düşünmeni bile istemem."
+
Chanyeol gittikten sonra Baekhyun terastan aşağı baktı. Onun otel kapısından çıktığını gördü. Arabası geldi ve şoför kapıyı açtı. Chanyeol ceketini ve kravatını çıkarıp arka
koltuğa attı. Şoförüne bir şeyler söyledikten sonra yürümeye
başladı. Elleri ceplerinde, başı önüne eğilmiş, sıcak Roma akşamında heybetli ve ürkütücü bir heyel gibi yürüyordu. Baekhyun biraz geri çekildi. Arkasından baktığını görmesini istemiyordu. İçindeki öfkenin yerini merak aldı. Acaba neden yürüyerek gitmeye karar vermişti?Kafasında bir vicdan muhasebesi mi yapmak istemişti? Kendisinden nefret eden biriyle evlenmenin ne sonuçlar doğuracağını mı düşünüyordu?
Peki, Baekhyun ondan nefret ediyor muydu?
Baekhyun yalnızca içinde bulunduğu durumdan nefret ediyordu. Başka şartlarda olsaydı, onu çok ilgi çekici ve baştan çıkarıcı bulacağını
biliyordu. Sakin, kontrollü ve de acımasız bir adamdı. Bir an için kendinin de acımasız olduğunu kabul etti. O da amacına ulaşmak için her yolu denemiyor muydu?Gözlerinin önüne Chanyeol'ün partideki insanlara gülüşü geldi. Peki, neden kendisine öyle gülümsemiyor, alaycı, kızgın ve hor görür bir tavırla bakıyordu?
Sana neler oluyor? diye geçirdi içinden. Hızla terası çevreleyen duvardan uzaklaştı. Hızlı hızlı
nefes alıyor, kalbi deli gibi çarpıyordu. "Park Chanyeol'ün
canı cehenneme." diye söylendi. Az önce bombayı kucağına bırakıp giden adamın ardından genç bir oğlan çocuğu gibi sızlanıyordu.Odasına dönüp ayakkabılarını çıkardı ve volta atmaya başladı. Düğüne birkaç gün kaldığı düşüncesi huzursuz ediyordu. Gözleri her sabah odasına getirilen yerel gazetenin ön
sayfasına takıldı. Sanki kader ona yardım ediyordu. Rakip firmadan çıkan bir ünlünün fotoğrafı vardı.
Dudaklarına bir gülümseme oturdu. Aklına gelen şeytani planla rahatladı.+
"Bay Byun, Bay Park'ın buna onay
vereceğinden emin misiniz?"Baekhyun tatlı tatlı gülümsedi. "Aaa, evet. Nişanlım kredi kartını bana verdi ne istersem yapabileceğimi söyledi. Hem böyle sorularla muhatap olduğumu duyarsa kızar. Her şeyi
bana bırakabilirsiniz.""Düğün organizatörü Lee Teamin bir bakışla onu süzdü ama sonra içten bir biçimde gülerek, "Doğruyu söylemek gerekirse Bay Park'dan çok çekiniyorum," dedi.