17

708 62 36
                                    

Baekhyun sokağın karşısındaki küçük büfeye giderek bir şişe su aldı ve kana kana içmeye başladı. Günün
sıcaklığından olmalı diye geçirdi içinden. Sıcaklık insanın beynini çok değişik durumlara sokabiliyordu. Hayal kurmak gibi...
Chanyeol dükkandan çıkıp sağına soluna baktı. Sokağın gölgeleri arasında onu görmesi çok zordu. Baekhyun onu uzaktan izlerken yüzündeki endişeyi ve sabırsızlığı gördü. Ona aşık değildi. Yalnızca onu istiyordu. Demek kendisine bir yüzük almıştı. Ama bunu sadece Baekhyun'un diğer basit yüzüğü takmaması için yapmış olamaz mıydı?

Saklandığı yerden çıkıp bir iki adım attı. Chanyeol'ün bakışları anında üzerine çevrildi. Baekhun onun yüzündeki rahatlamayı gördü ve aniden umudunu kaybetti. Chanyeol
yanına yaklaşınca her yanını ateş bastı, bayılacağını sandı. "Simdi ne yapıyoruz?" diye sordu havai bir edayla. Sanki az önce bu adama aşık olabileceğini düşünüp panik atak yaşayan o değildi.
Chanyeol'ün gözleri dudaklarına kilitlendi. Başını eğdi ve diliyle Baekhyun'un dudaklarında kalan birkaç damlayı yaladı. Baekhyun tir tir titredi, cinsel uyarılmanın böylesini daha önce hiç yaşamamıştı.

Chanyeol geri çekilip ona bakınca durumu fark etti, gözlerinden anlaşılıyordu. Yumuşak bir sesle homurdandı. "Şu anda olmak istediğim tek yer var. O da bu sokak değil, inan bana."


Gecenin ilerleyen saatleriydi. Baekhyun, Chanyeol'ün göğsünde
eriyip kalmıştı. Chanyeol'de iki eliyle onun çıplak sırtını aşağı yukarı okşuyordu. Tenlerindeki ter henüz soğumamıştı. Baekhyun hafifçe başını kaldırdı. "Yeol."
Chanyeol homurdanır gibi yanıt verdi. "Hmm?"
Baekhyun yarı fısıldayarak, yarı konuşarak, "Neden sen de baban gibi Mafya ile çalışmadın? Uzak durmayı nasıl başardın?" diye sordu.

Chanyeol'ün gevşemiş bedeni bir anda sertleşti. Baekhyun bunu
hissederek anında devam etti. "Tamam, tamam, bunu
sormamalıydım."
Chanyeol uzun bir süre sessiz kalınca Baekhyun sınırı aştığını düşündü ama sonunda konuşmaya başladı.
"O işlere hiç bulaşmadım çünkü annemi ne hale getirdiğini gördüm.
Annem ve dedem hep korku içinde yaşadı. Dedem bir kez babamın adamlarına diklendi ve dayak yedi. Babam bunu bildiği halde bir şey yapmadı."

Baekhyun tekrar başını kaldırdı.
"Uzaktan bakınca bana hiç de şaşaalı ve heyecan verici görünmüyordu. Ama şimdi düşününce babamın bilerek beni çevresinden uzak tuttuğunu anlıyorum. Gerçi benim öyle bir niyetim yoktu ama babam işi şansa bırakmamak için zamanımın çoğunu dedemin yanında geçirmemi istedi. Dedem öldükten sonra babam ondan nefret etmem için ne
gerekiyorsa yaptı, tek amacı beni kendinden uzak tutmaktı."

Baekhyun sessizce onu dinliyordu. "Baban belki de içinden çıkamadığı bir tuzağa düşmüştü ve seni bilerek kendisinden soğuttu." Chanyeol yanıt vermedi. Baekhyun genç Chanyeol'ü, gururlu ve kararlı bir biçimde annesini korumaya çalışırken ve babası gibi olmayacağına yemin ederken hayal etti.
"Bazen ondaki şiddetin benim içimde de olduğundan ve bir gün ortaya çıkacağından korkuyorum. Ne yapsam da onun gölgesinden kurtulamayacağımı sanıyorum."

Şimdi de Baekhyun gerilmişti. Onun söylediklerini kabul etmiyordu. Yattığı yerde doğruldu. "Sen bir karıncayı bile incitmezsin," dedi.
Karanlıkta bile gülüşündeki acılığı fark etti.

"Beni hemen hemen hiç tanımıyorsun ki. "

"Yeterince tanıyorum. Sen kimseye zarar veremezsin. Şiddet insanlara genleriyle değil yaşadığı çevreyle bulaşır. Bunu sen de biliyorsun."

Chanyeol ani bir hareketle onu tutup yatağın içinde sırt üstü yatırdı ve o karanlıkta bir kabus gibi üzerine uzandı. Baekhyun kollarını boynuna doladı, içine ölçüsüz bir duygusallık
yerleşti. "Beni korkutmuyorsun."


+



Balayı haftasının sonu gelip geçmişti ama Chanyeol hiç de Roma'ya dönecekmiş gibi davranmıyordu. Gerçi içinden bir ses artık işine dönmesini söylüyordu fakat burada kalıp eşiyle aşk yapmak isteği daha ağır basıyordu. Sabah yanında bitap vaziyette yatan gence bakmış lanet
okumuştu. Güya bu haftayı kocasina odaklanarak ve onu tanıyarak
geçirecekti. Ama işin kötü yanı onu bırakıp gönül rahatlığıyla işine döneceği zamanı bile öngöremiyordu.

Çalışanlar bir hafta süren izinlerinden dönmüş, villa eski
canlı halini almıştı. Baekhyun yanında yokken Chanyeol'ün
içinden oradaki işleriyle uğraşmak bile gelmiyordu. Oysa yeni bir üzüm bağı ve at harası yapmayı planlamıştı.
Biraz önce Sicilya'daki arkadaşı Jongdae arayıp onun fikirlerini almak istemişti. Chanyeol telefonda konuşurken arkadan gelen çocuk seslerini duyunca içi bir tuhaf olmus, hiç bilmediği yeni bir duygunun yüreğine oturduğunu anlamıştı. Baekhyun'a planlarından söz etmemişti. Özellikle hara planının onun atları sevmesiyle bir ilgisi olmadığına kendisini inandırmaya çalışmıştı.

Birkaç gün önce Chanyeol onu
yakınlardaki bir at çiftliğine götürmüş ve onun ne kadar mutlu olduğunu görmüştü. Tıpkı babasının ofisinde gördüğü resimdeki gibi gülüyordu.
Baekhyun'u evinde hissettirebilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu. Acaba şimdi neredeydi? Çalışma odasından dışarı çıktı.
Mutfağın önündeki küçük bahçede Jihyo ile birlikte bir şeyler ekiyorlardı. Arkaları Chanyeol'e dönüktü. Chanyeol bir süre ses çıkarmadan onları izledi. Baekhyun olduğu yerde doğrulup ellerini beline koydu.
İtalyanca bir şeyler söylenmeye başladı. "Buondia, buongiorno, buonanotte..."

Jihyo' da neşe içinde ona katılıyordu. "Bene, molto bene.''
Baekhyun güldü. Grazie mille.''
Chanyeol, kahyanın ona italyanca öğretmeye çalıştığını anladı. Dünya sanki ayaklarının altından kaydı. Sanki onun varlığını hissetmiş gibi Baekhyun arkaya dönüp ona
gülümsedi. Sonra karşısına geçip başım salladı. "Neden bana öyle
bakıyorsun?"

O zeki gözlerin her şeyi anlamasına fırsat vermemek için Chanyeol elinden tutup onu villaya götürdü. Az sonra yatak odasındaydılar. Chanyeol kapıyı kapattı. Okisi de yırtıcı birer
hayvan gibiydi. Giysiler adeti parçalanarak çıkarıldı ve aynı
anda yatağın üzerine düştüler. Agızları birleşti, dilleri ve dişleri birbirine karıştı. Baekhyun'un sıcaklığı Chanyeol'ün dengesine yeniden kavuşmasına yetmişti. Bu parıltılı anların içinden gelen sesleri
bastırması tek dileğiydi. Burada neler olup bitiyordu, Tanrı aşkına?

+




Ertesi sabah güneş doğmak üzereyken uyumakta olan Baekhyun'u bırakıp gitti. Bir türlü huzur bulamıyordu.
Bedeni dinlenmişti ama kafası karmakarışıktı. Sürekli bir bıçak sırtında hissediyordu kendini. Dikkatini toplayamıyordu.
Çalışma odasına girdiğinde mesaj kutusunun yanıp sönen ışıklarından onlarca mesajın geldiğini fark etti. Sıkıntılı bir halde elini saçlarına götürdü. Mesajları okumadan önce
masasının çekmecesini açıp içinden kadife kaplı küçük kutuyu çıkardı. Bir gün önce gelmişti. Kutuyu açtı. Baekhyun'un seçtiği yüzük göz alıcı bir biçimde parıldıyordu. Yüzüğü ona henüz vermemişti. Bir şey onu
durduruyordu.

İçini çekerek kutuyu tekrar kapattı ve çekmecesine geri koydu. Sonra telefonu kaldırıp mesajları dinlemeye koyuldu. Mesajları birbiri ardına dinlerken sanki dünya dönmeyi
bıraktı. Eski düşünceleri ve duyguları beyninde yankılanıyor, Kendisi ile alay ediyordu. Sonunda telefonu yerine koydu. Şaşkınlık kendisini halsiz ve bitkin bırakmıştı. Yukarıdaki yatak odasında uyumakta olan oğlandan başka bir şey düsünemiyordu. O oğlan ki
kendisine masumiyetini, bekaretini hiç düşünmeden vermişti.
Babasının (farkında olmadan) ona öğrettiği en önemli şey bir insanın kendinden başka kimseye güvenemeyeceğiydi. Eğer Mafya' nın içindeysen, herkes bir gün kardeşinin bile seni sırtından vuracağını bilirdi. O yüzden, aile ve bağlılık bile onlar için değersizdi.

Chanyeol, babasının ofisinde Baekhyun'un o fotoğrafını, gülen
yüzünü gördükten sonra tam bir aptal gibi davranmaya başlamıştı. Her şeyini kaybedebilirdi. Baekhyun'un suçlu olduğu da tartışma götürmezdi. Daha en baştan onunla oynamaya başlamıştı. Onu kendinden
uzaklastırmak için inanılmaz şeyler yapmış, sonunda, ne olduğunu anlamasına fırsat bile bırakmadan aklını başından almıştı.
Telefonunu çıkardı, buz gibi soğuk bir sesle konuşmaya başladı. "Helikopteri hazırlayın. Yarım saat içinde yola
çıkacağım."










@wolf_27 istemişti. Öpüyorum ve kaçıyorum artık.

all about marriage-chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin