3: "Beklenmeyen İade''

270 27 6
                                    


The Weeknd - Starboy

BÖLÜM 3: BEKLENMEYEN İADE

Birkaç saatlik uykunun ardından uyanıp bugün derslerimiz olmadığı için erken saatlerde doğruca kütüphaneye gitmiştik. Jimin'i gören dünkü çocuk ona endişeyle bakarken benim salak arkadaşım ona gülümseyerek el sallamakla yetinmişti. Biz yürürken gözleri bir şey olacak mı diye merakla bizi izliyordu. Eh, hakkı da vardı.

Dün ne amaçlarla aldığımız o numaranın hiçbir işe yaramamış olduğu düşüncesi aklıma geldiğinde ellerimi yumruk yapmıştım. Jungkook şerefsizi yine yapacağını yapmış ve ağzıma tükürmüştü. Daha öncesinde ona olan nefretim tamamen uzaktan gördüğüm şımarıklığından kaynaklanıyordu.

Bu okulda sözünü geçirebiliyor olmasının tek nedeni ailesinin ülkenin en zengin aileleri arasında yer alması ve okulumuzun isminin Jeon Üniversitesi olmasıydı. Tamamen zamanında dedelerinin inşa ettiği bu zenginliği sanki hak ederek kazanmış gibi davranıyordu.

Okulun sahibi kendisiymiş, evet dolaylı yoldan öyleydi belki ama bu ona buradaki herkese onun hizmetçisiymiş gibi davranma hakkını vermiyordu. Zengin bir ailede doğmak da yakışıklı bir yüze sahip olmak da onun başardığı şeyler değildi. Ama sırf bu iki nedenden dolayı egosundan geçilmiyordu. Sınava girmediği için dersinden geçirmeyen hocayı bile okuldan attıracak kadar karaktersiz bir insandı. Çünkü bu okulda istediğinin olmadığı tek bir şey bile yoktu.

Siktiğimin tek bir şeyi.

Herkesin ona tapmasının da sebebi buydu.

Bu düzenden nefret ediyordum. Ve bu düzenin sebebi olan Jungkook'tan da bu yüzden nefret ediyordum.

Ama artık işler değişmişti. Genele dönük olan nefretim şu an tamamen kişiselleştirilmişti. Ve bu nefret öncekine oranla çok daha yoğundu.

En arkalarda bir yere geçip yerleştikten sonra saatlerce oradan kalkmamıştık. Öğle vakti geldiğinde Jimin bana yemek yemek isteyip istemediğimi sordu. İkimiz de sabah kahvaltı yapmak yerine muz yemiştik ama nedense ben kendimi pek aç hissetmiyordum.

"Sen ye," diye fısıldadım. "Ben aç değilim." Kafasıyla beni onaylayıp ayağa kalktı. O gittiğinde yeniden önümdeki sayfalara dönmüştüm. Çok geçmemişti ki telefonuma mesaj geldiğini belirten titreşmeyi hissettim. Cebimden çıkarıp mesaja baktığımda sandığımın aksine mesaj Jimin'den gelmemişti. Hatta asla mesaj atmasını beklemediğim bir insan müsveddesinden gelmişti.

A: Neredesin

Bir süre mesaja baktım. Onu düşünmekle bile yeniden sinirlerim tepeme çıkmıştı. Ne diye nerede olduğumu soruyordu ki? Hangi yüzle? Daha ne yapacaktı?

Cevap vermekle vermemek arasındaki ikilemde sürüklenirken zaten cevap vermediğimi fark etmiştim. Bu nedenle de ekranı kapatıp telefonu masanın üzerine bıraktım. Şu an okuldan herhangi biri Jungkook'un bana mesaj attığını ve benim ona cevap vermediğimi duysa bu duruma kıçıyla gülerdi. İstisnasız herkes. Kendisinin bile bu duruma inanamıyor olduğuna emindim. Haşmetli Jungkook efendilerine cevap vermeyecek bir canlı olabilir miydi bu dünyada? Olmamalıydı çünkü o her şeye sahipti.

Kısa bir süre sonra telefonun ekranı gelen mesajla parıldadı.

A: Sana vermem gereken bir şey var

Bana verebileceği ne olabilir ki diye düşündüm birkaç saniye. Dün evinde bir şey mi unutmuştum? Sanmıyordum ama o sinir anıyla farkına varmamış olabileceğim bir şey olabilirdi. Ne diye bana verme derdine düştüğünü de anlayamamıştım.

𝑯𝒆𝒑 𝑺𝒐𝒏𝒓𝒂𝒅𝒂𝒏 𝑲𝒐̈𝒑𝒖̈𝒓𝒅𝒖̈ 𝑫𝒂𝒍𝒈𝒂𝒍𝒂𝒓 ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin