Red Hot Chili Peppers - Can't StopBÖLÜM 7: MAÇ
Zaman su misali hızlıca akıp geçmiş ve bir anda cuma gününe açmıştım gözlerimi. Jimin ve Hoseok birlikte ev bakmak için günün erken saatlerinde ayrılmışlardı. Ben de ezberimin son demlerini yaptıktan sonra tekrarlarıma başlamıştım. Neredeyse bir haftadır elimden düşmeyen senaryoyu bir kenara bıraktıktan sonra telefonumu elime almış ve yemek siparişi verdikten sonra Jimin'i aramıştım.
Onlara tabii ki Jungkook'la aramda geçen sohbeti anlatmıştım ve beni yalnız bırakmayarak onlar da maça geleceklerini söylemişti. Gerçi Jimin'in başka bir sebebi de vardı ama bunu bize söylemese de Hoseok ve ben bolca alay ediyorduk bu durumla. Yoongi'ye olan bu ilgisinin boşa olduğunu o da bildiğinden çok çevresinde dolanmak istemiyordu ama bu fırsatı da değerlendirmek istediği belliydi.
Yaklaşık bir saate geleceklerini söylediğinde dudaklarımı büzerek onu onaylamıştım. Bu maça geç gelecekleri anlamına geliyordu. Bir süre tek tabanca takılacaktım orada.
Yarım saat kadar sonra yemeğimi yemiş ve hazırlanarak yurttan çıkmıştım. Bana birkaç beden büyük gelen süveter ve krem rengi keten pantolon giymiştim. Tabii üzerime kalın bir ceket almayı da ihmal etmemiştim her ihtimale karşı.
Çok kısa bir yürüyüşün ardından futbol sahasına geldiğimde maçın başlamasına yaklaşık beş dakika olmasına rağmen insanlar şimdiden toplanmıştı. Elli kadar kişi ellerinde pankartlarıyla gelmişti. Takım oyuncuları her hafta aynı olmadığından sadece kişileri destekleyen yazılar yazılmıştı ve çoğunluk tabii ki de Jungkook ve Yoongi'nin ismiyle doluydu. Hatta bir kız 'o topa vurduğun gibi bana da vurabilirsin' yazmıştı. O yazı midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Hayatta bu kadar gurursuz insanlar olduğunu bilmek çok kötüydü. Nasıl yaşayabiliyorlardı ki böyle?
İnsanlardan en uzak köşeye oturup telefonumu çıkardım ve çok sıkıldığım anlar haricinde yüzüne bile bakmadığım oyunu açtım. Hatta girdiğim anda bana en son doksan iki gün önce girdiğimin bildirimini vermişti. Bu en son doksan iki gün önce bu kadar acınası bir duruma düştüğümü gösteriyordu.
Bir süre sonra oyuncular sahaya çıkıp ısınmaya başladıklarında, bunu da ayyuka çıkan çığlıklardan anlamıştım, gözlerim istemsizce Jungkook'u aramıştı. Çok geçmeden onu fark ettiğimde gözlerimi üzerinde gezdirdim. Bu hafta siyah takımda olduğu için siyah formalarını giymişti. Arkasında Jungkook 72 yazıyordu. 72'ye herhangi bir anlam yüklemeye çalıştım ama aklıma Batman'dan başka bir şey gelmedi. Eh, onun Batman'la bir ilişkisi olduğunu da pek sanmıyordum.
Yirmi iki kişi sahanın ortasında bacaklarını bir o yana bir bu yana yatırıp sohbet ederken keşke daha geç gelseymişim diye geçirmiştim içimden. Normalde maçlarının kaçta başladığını bile bilmiyordum, bu bilgiyi bana Jimin vermişti.
Sözlerine sadık bir insan olmasam tam şu an burayı terk ederdim. Ah ah, nerede... Bir de ben burada ona tezahüratta bulunacaktım ha? Sadece bir kez Jungkook diye bağırıp susacaktım, sadece kendimi rahatlatmak için. Söz verdim ve yaptım diyebilmek için.
Telefonumu şarja takmayı unuttuğumdan düşük pil bildirimi geldiğinde ekranı kilitleyip süveterimin cebine koyduktan sonra kafamı kaldırdım. Gözlerim yine Jungkook'u aradığında buna pek gerek kalmamıştı çünkü onun gözleriyle kesişmiştim. Dudakları hafifçe yukarı kıvrılırken bana göz kırpıp sahaya giren hakeme döndü. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı iki yana salladım 'ya sabır' dercesine.
"Taehyung!" Arkamdan birinin adımı seslendiğini duyduğumda oraya döndüm ve arka çaprazımda arkadaşlarıyla oturan Bogum'u bana el sallarken buldum. Çok sıcakkanlı bir insandı ve provalar sayesinde de birlikte vakit geçirir olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑯𝒆𝒑 𝑺𝒐𝒏𝒓𝒂𝒅𝒂𝒏 𝑲𝒐̈𝒑𝒖̈𝒓𝒅𝒖̈ 𝑫𝒂𝒍𝒈𝒂𝒍𝒂𝒓 ASKIDA!
Fanfiction❝how could i hate him if he's such an angel?❞ Bu hikayenin yazarı 'vQuatris' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.