The Weeknd - Blinding LightsBÖLÜM 9: YİNELENEN HATA
"Canını ne sıktı bu kadar?"
Duyduğum soruyla birlikte kafasını eline yaslamış, yanımda çıplak bir şekilde uzanan Bogum'a dönmüştü bakışlarım. Diğer eli yavaşça çıplak göğsümü okşuyordu. Dakikalar önce yaşanan kirli sahnelere ev sahipliği yapan yatağın üzerinde sessizce oturuyorduk. Ne ara bu hale gelmiştik onu bile hatırlamıyordum.
Provadayken moralimin bozuk olduğunu görüp arkadaşlarıyla toplanacağını söylemiş ve beni evine davet etmişti. Kendime o kadar kızgındım ki bunun kafamı dağıtmak konusunda işime yarayacağını düşünerek davetini kabul etmiştim. Birkaç saat gerçekten de arkadaşlarıyla oturup içmiştik ama onlar erken ayrılmışlardı. Baş başa kalınca da bir anda kendimi Bogum'u öperken bulmuştum. Sonra da olan olmuştu zaten. En başta beni ittireceğinden çok korkmuştum ama tam şu an keşke en başından onu yapsaydı diyordum.
Uzandığım yerden doğrulup onu hafifçe kendimden ittirdim. Rahatsız olmayarak benim uzandığım yastığı alıp ona sarılmıştı. Gözleri benim üzerimdeydi. Siyah saçları beyaz yastığın üzerine dağılmıştı. Kendimi kötü hissediyordum, neredeyse her gün görmek zorunda olduğum bir insanla tek gecelik bir şey yaşamış olmak tam olarak vicdanıma yumruklarla vuran bir gerçekti.
"Özür dilerim," dedim, ellerimle saçımı dağıtarak. Kendimi daha iyi hissedeceğimi düşünerek yapmıştım ama aksine şu an çok daha kötü hissediyordum. "Bunu yapmak istememiştim aslında." Utanç içerisinde mırıldandığımda, "Salak değilim Taehyung, farkındayım," demişti, gülümseyerek. Anlayışlı gözüküyordu ve bu durum beni bir miktar rahatlatmıştı. "Ama yine de çok iyiydin." Göz kırptı.
Gülmeye çalışarak yakınımdaki elinde gezdirdim parmaklarımı. "Teşekkür ederim, sanırım?" Gerginliğimin farkında olduğundan elimden tutmuş ve, "Rica ederim," demişti. Ardından elini geri çekti.
Birkaç saniye boş boş ona baktım ve ardından, "Ben gitsem iyi olur," dedim, oturduğum yerden kalkarak. Daha fazla burada kalmam tuhaf olacaktı ve zaten Jimin'e gece geleceğimi söylemiştim. Saat zaten neredeyse bire geliyordu. Onu da endişelendirmek istemiyordum.
"Nasıl istersen," dedi, o da yatakta doğrulmuştu. Gözlerim beyaz teninde gezindi birkaç saniye ardından seri hareketlerle kıyafetlerimi giyip ona döndüm. Bu sırada o da üzerine iç çamaşırını geçirmişti.
"Tekrar özür dilerim," dedim, üzgün bir şekilde. O ise yanıma gelip kıçıma vurmuş ve, "Git artık," demişti, eğlenir bir tavırla. Hiçbir şeyi benim için zorlaştırmadığı için ona teşekkür ettim ve evinden çıkıp okula doğru yürümeye başladım. Evi okulun çok uzağında olmadığından yirmi dakikalık bir yürüyüşün sonunda okul kampüsüne girmiştim bile. Birkaç kişinin ve köpeğin haricinde neredeyse boş olan kampüste ilerleyerek yurda gittim.
Odaya girdiğimde Jimin'in çoktan uyuyor olduğunu görmüştüm. Hoseok ise yerdeki iki tane battaniyenin üst üste konulmasıyla yapılmış yatağına uzanmış, telefonuna bakıyordu. Benim odaya girmemle bakışları bana dönmüştü. Telefonunu kapatıp yanına koyduktan sonra, "Selam," dedi. Sesi meraklıydı ama çok da sorgulamak istiyor gibi görünmüyordu. İstemediğim sürece bir şeyleri anlatmayacağımı biliyordu.
"Selam," diye karşılık verdim ve yatağıma adımlayıp kenarına oturdum. Vücudum Hoseok'a dönüktü. Gözleri üzerimde gezindikten sonra gözlerime tırmandı.
"Naptınız?" diye sordum, sessizliği bozmak adına. Sabahki olanları ve Jungkook'la aramda geçen muhabbeti ikisine de anlatmamıştım. Kendime yakıştıramıyordum, gerçekleşen ve yaptığım hiçbir şeyi hem de. Gururum yedirmiyordu. Beni aşağılamış, gücüyle tehdit etmiş ve yetmiyormuş gibi resmen alay etmişti. "Oldu mu evraklar?" Geldiğinden beri doğru düzgün konuşamamıştık bile. Bunun farkına henüz varmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑯𝒆𝒑 𝑺𝒐𝒏𝒓𝒂𝒅𝒂𝒏 𝑲𝒐̈𝒑𝒖̈𝒓𝒅𝒖̈ 𝑫𝒂𝒍𝒈𝒂𝒍𝒂𝒓 ASKIDA!
Fanfic❝how could i hate him if he's such an angel?❞ Bu hikayenin yazarı 'vQuatris' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.