Selena Gomez - Boyfriend
BÖLÜM 22: DAHA NE KADAR BELLİ EDEBİLİRİM
"Eğer benden istediğiniz sizi yok sayarak hayatıma devam etmem ise bunu yapamayacağımı söylemek zorundayım," dedi Jungkook, Jisoo'nun önünde diz çökerek. "Korkarım ki siz olmadan biçare bir şekilde ölüme sürükleneceğim." Gürsesi sahnede yankılanıyordu. Bu işte iyiydi. Jest ve mimiklerini, sesini, doğru kullanıyordu. Her ne kadar buraya da sahip olduğu torpille gelip başkan olmuş olsa da emindim ki kendi başına da başrolü kapacak yetenekteydi. Kusursuz suratı, vücudu zaten onu izlenesi kılıyordu.
Zengin bir ailenin evladı olsa da pek kameralar önünde değildi ama televizyonda yer aldığında çok konuşulacaktı. Potansiyeli vardı. Düşününce bu yaşa kadar hâlâ medyada konuşulmuyor olması bile tuhaftı. İstese tüm odağı üzerine çekebilirdi ama yapmıyordu.
Kenarda sessizce onu izlerken burada herkesin çekindiği, bir şey söyleyecekse iki kez düşündüğü adamla daha dün gece sevişmiş olduğum gerçeği aklıma gelmişti. Bunu bir övünç kaynağı olarak görmüyordum ve özelimizi çarşaf çarşaf asacak değildim. Onun popüleritesini, parasını kullanarak bir yere gelmek hiçbir zaman istemediğim bir şeydi zaten ama... Şimdi kendimle gurur duymuyorum da diyemezdim. Herkesin iç çektiği, birlikte olmayı geçtim iki cümle kurabilmek için insanların kafayı yediği adamın benim nasıl peşimde koştuğunu, gözlerimin içine nasıl baktığını, bana nasıl dokunduğunu bizzat deneyimlemiş olmaktan mutluydum.
Aramızda tam olarak ne olduğunu anlayabilmiş değildim. Yatak arkadaşı olamayacak kadar çok şey paylaşıyorduk birbirimizle ama sevgili aşamasına geçecek kadar da ciddileşmemiştik. Flört denilebilirdi sanırım ama ötesi?
Geleceğe dair hayaller kurup evlilik planları yapan bir insan değildim, hiçbir zaman olmamıştım. O yüzden sadece anı yaşıyordum. İleride neler olacağı pek de ilgi alanımda değildi.
Jisoo bir elini ağzına götürüp ağlamaklı gözlerle ona baktıktan sonra, "Hoşça kalın," diyerek Jungkook'un yanağını hafifçe okşamıştı. Onun da fazlasıyla yetenekli olduğunu söylemem gerekirdi. Aktif olarak oyunculuk yapıyordu zaten, şehir tiyatrolarında da şimdiki gibi başrol olamasa da rol aldığını biliyordum. Güzelliği dillere destandı diyebilirim. Duru ama seksiydi. Kariyerinde çok iyi yerlere geleceğe benziyordu.
"Harika!" Minho hoca oturduğu yerden ellerini çırpmaya başladı. Onun son zamanlarda tarzında gittiği değişikliklere alışmış sayılmazdık. Eski stilinin aksine daha bohem, renkli ve şıkır şıkır şeyler giyiyordu. Aslında artık tam olarak karakterini yansıtıyordu, üzerinde tuhaf durmuyordu. Yine de göz aşinalığı için biraz zamana ihtiyacımız vardı. Yirmi bir gün kuralı sanırım..
"Ufak bir mola verelim. Sonrasında kaldığımız yerden devam ediyoruz." Telefonunu cebinden çıkarırken odasına giden merdivenleri inmeye başladığında omzumu hemen yanımda duran Bogum'a yaslayıp, "Yoruldum," diye mırıldandım. Saatlerdir provadaydık ve ben son perdelerde çoktan ölmüş bir karakter olduğumdan pek bir vasfım olduğu söylenemezdi. Kıyıdan köşeden aynı sahneleri tekrar tekrar izlemek de bayıyordu. "Bitsin artık."
"Daha çok var," derken kolundaki saati kontrol etmişti. "On birden önce çıkacağımızı sanmam." Gözüm o an ilk kez kolundaki dövmeyi seçmişti.
"Aa, dövmen varmış," diye mırıldandım, dövmesine dokunarak. Tamamen çıplak gördüğüm çocuğun kolundaki dövmeyi şimdi fark etmiş olmam da inanılmazdı ama... Onu pek incelediğim söylenemezdi. İlgimi çekmiyordu.
"Şimdi mi fark ettin?" dedi gülerek.
"Evet," derken oradaki bilmediğim dildeki yazıyı okumaya çalıştım. Hiç bilmediğim bir dil olduğundan okuyamamıştım. "Hangi dil bu?" diye sordum anlamamış bir şekilde. "Je'yle başlıyor ama Fransızca değil gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑯𝒆𝒑 𝑺𝒐𝒏𝒓𝒂𝒅𝒂𝒏 𝑲𝒐̈𝒑𝒖̈𝒓𝒅𝒖̈ 𝑫𝒂𝒍𝒈𝒂𝒍𝒂𝒓 ASKIDA!
Fanfiction❝how could i hate him if he's such an angel?❞ Bu hikayenin yazarı 'vQuatris' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.