14: "Cenneti Deneyimlemek"

230 29 16
                                    

Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar mevcuttur

+18

Sofia Karlberg - Crazy in Love
şarkıyla dinleyecekseniz ortalara doğru açmanızı tavsiye ederim, afrodizyak etkisi yaratıyor çünkü :))

BÖLÜM 14: CENNETİ DENEYİMLEMEK

Gösteri sona erdiğinde birkaç dakika yerimden kalkacak gücü kendimde bulamamıştım. İnsanlar yavaş yavaş salonu terk ediyordu. Bizim haricimizde çok az insan kalmıştı. Jungkook hiçbir şey demeden yanımda oturmaya devam ediyordu.

Söyleyecek kelime bulamıyordum. Aylar öncesinde sergileneceği söylenen bu tiyatro için deliler gibi sevinen ben onu canlı bir şekilde izlemiştim.

"Güzel miydi?" diye sorduğunu duyduğumda kocaman olmuş gözlerle baktım ona. "Ne demek güzel miydi? Soruyor musun bunu cidden?" Daha önce onlarca kez tiyatroya gitmiştim ama bu... Kesinlikle en iyilerinden biriydi.

"Ben de beğendim." Dudaklarını büzdü. "Tabii kusursuz değildi ama iyiydi."

"Daha fazla konuşma," diyerek ayağa kalktım. "Kadroda Charlotte Anne Evelyn var, tek bir eleştiri bile duymak istemiyorum." Tam dudaklarını aralayıp bir şey diyecekti ki itiraz edeceğini bildiğimden işaret parmağımı dudağının üzerine yerleştirip, "Şşş," diye mırıldandım. Dudaklarını ağzının içine doğru kıvırıp başını salladığında memnuniyet dolu bir gülümsemeyle, "Aferin," diye mırıldandım. Sonra birlikte binanın çıkışına ilerlemeye başladık.

"Ben acıktım. Yemek yiyelim." Binadan çıktığımızda etrafa bakınarak söyledi. Söylediği an ben de acıktığımı hissettim. Saatlerdir bir kek haricinde mideme hiçbir şey girmemişti ve o kekin üzerinden de bayağı zaman geçmişti.

Yine de, "Kore'ye dönmeyecek miyiz?" diye merakla sordum. Her ne kadar dönmeyi hiç istemesem ve burada etrafı gezinmek istesem de sabah sekiz buçuktaki dersime yetişmem gerekiyordu.

"Yarın döneriz," dedi, gözlerini bana çevirerek. "Acelen ne?"

"Dersim var," dediğimde inanamıyormuş gibi güldü ve, "Boş ver dersi," dedi bana yaklaşarak. Ellerini belime yerleştirip gözlerimin içine bakarken dilimi dişlerimin arasında gezdirdim. Gözlerim istemsizce etrafımızı taramıştı.

Kendine gel, dedim kendime. Burası Kore değil.

Hoş, homofobik orospu çocukları her yerde vardı ama hiç değilse oranla daha azlardı.

"Jungkook, beni anlamıyorsun. Çok hoştu, çok güzeldi. Her şey için teşekkür ederim ama hayatta bazı önceliklerim var ve derslerim onlardan biri. Devamsızlık yapamam," dedim anlamasını isteyerek.

Birkaç saniye bana baktıktan sonra cebinden telefonunu çıkarırken, "Hocanın ismi ne?" diye sordu. Ne yapacağını anlamasam da yarın derslerimin olduğu iki hocamın ismini söyledim. Bir şey demeden telefondan bir şeyler yazdıktan sonra kulağına götürdü.

"Ne yapıyorsun?"

Cevap vermedi.

Aradığı kişi her kimse ona söylediğim hocaların yarınki derslerini iptal etmelerini söylediğinde şaşkınlıktan ağzım iki karış açılmıştı. "Ne?" Şaşkınlıkla sorduğumda hafifçe gülümseyerek karşı tarafa, "Evet," dedi. "İptal etsinler. Neyini anlamadın?" Karşı tarafın bir şey demesine izin vermeden aramayı sonlandırıp, "Oldu mu?" diye sordu telefonu cebine sokuşturarak.

"Şaka gibisin," dedim, onaylamaz bir şekilde kafamı iki yana sallarken. Yine de bu yaptığı hoşuma gitmemiş sayılmazdı. Sadece bunu belli etmeme gerek yoktu.

𝑯𝒆𝒑 𝑺𝒐𝒏𝒓𝒂𝒅𝒂𝒏 𝑲𝒐̈𝒑𝒖̈𝒓𝒅𝒖̈ 𝑫𝒂𝒍𝒈𝒂𝒍𝒂𝒓 ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin