Two Feet - Love Is A BitchBÖLÜM 13: ZÜPPE
"Havaalanı mı?" diye sordum anlamamış bir şekilde. "Jungkook, şu an tam olarak nereye gidiyoruz?" Aklında neler döndüğünü bilemiyordum. Beni şaşırtacağına zaten emindim ama havaalanı? Ne alakaydı?
"ingiltere'ye," diye cevapladığında birkaç saniye ona bakakaldım. Hadi ama bu kadar da abartılı sallamamalıydı.
"Nasıl İngiltere'ye?" dedim anlamamış bir şekilde. Şaka? "Ne İngiltere'si, ne diyorsun?"
"Bu akşam hangi tiyatro oyununun sergileneceğini bilmiyorum deme." İnanamaz bir sesle sorduğunda kafamı aşağı yukarı salladım. Tiyatro severlerin heyecanla beklediği, efsanevi oyuncu kadrosuyla bu gece Kral Lear sergilenecekti. Sırf bu yüzden telefonuma alarm bile kurmuştum.
"Biliyorum," dedim. Aklıma gelen düşüncenin gerçek olmasına imkân yoktu. Sikeyim, bu kadarını da yapamazdı değil mi?
"Eh, işte onu izlemeye gidiyoruz." Öylece bakakaldım. Alay edip etmediğini anlayamıyordum. Benimle kafa buluyor olma ihtimali çok fazlaydı. Ona inanmıyordum.
"Siktir git." Kahkaha attım. "Benimle kafa bulma."
"Hayır. Gayet ciddiyim. Gösterinin başlamasına yaklaşık altı saat var. Dört-beş saat sonra İngiltere'de olacağız ve en ön sırada yerimizi alacağız."
Ona pek inanamıyordum hatta benimle kafa bulduğunu düşünüyordum.
Ama dediği gibi oldu.
On beş dakika kadar sonra kendimi özel jetinin içinde buldum. Bir tane hostes güler yüzüyle ikimizi de selamladığında ben şaşkınlıkla gözlerimi içinde gezdiriyordum. Beynim tüm bunları kavrayamıyordu. Şaşkındım.
Ağzım açık bir şekilde uzaklaştığımız yeryüzüne baktım. Her şey biz yukarıya çıktıkça minicik kalıyordu. "Sen ciddisin," dedim en sonunda uçak düz bir şekilde ilerlemeye başladığında. En başından beri üzerimde olan gözleri gülüşüyle kısıldı ve, "Ciddi miymişim?" dedi ve dudaklarını büzdü. "inan ben de bilmiyordum." Uçarı, serseri ve kahretsin ki çok yakışıklıydı.
"Tam bir züppesin," dedim onaylamaz biçimde kafamı iki yana sallayarak. "Hatta züppe kelimesi sırf seni tanımlamak için bile oluşmuş ve bu zamanlara kadar gelmiş olabilir."
"Ne var?" Çenesini yumruk yaptığı eline yasladı. "Tek başıma gitmek çok sıkıcı olacaktı. Ben de seninle gidebileceğimizi düşündüm. Kötü mü yapmışım?" Ona cevap bile veremedim.
İçeriye şık giyimli, güzel bir hostes girdi. Samimi gülümsemesiyle, "Hoş geldiniz," dediğinde Jungkook dönüp ona bakmamıştı bile. Gözleri sadece ve sadece benim üstümdeydi.
"Özel bir isteğiniz var mı efendim?"
"Ne istersin?"
"Hiçbir şey," diye mırıldandım. Nereden bileyim ben özel jette ne olup olmayacağını...
"Duydun," dedi kadına. Gözlerimi belerterek baktım ona.
"Biraz insanlara insan olduğu için saygı duysan fena da etmezsin," diye kızdığımda nasıl oldu bilmiyorum ama oturduğu koltuğu çevirip benimkine iyice yaklaştı.
"Öğretmeni çok isterim," derken elimi kavrayıp parmaklarımızı birbirine geçirdi. Yutkunarak birbirine kenetlenen ellerimize baktıktan sonra bakışlarımı ona kaldırdım. O ise koyulaşmış gözleriyle beni izliyordu.
"Ne yapıyorsun?"
"Sana bayılıyorum," diye cevap verdiğinde nefesim boğazıma takıldı. Birkaç kere öksürüp bakışlarımı kaçırdım. Bu kadar açık olmasına alışamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑯𝒆𝒑 𝑺𝒐𝒏𝒓𝒂𝒅𝒂𝒏 𝑲𝒐̈𝒑𝒖̈𝒓𝒅𝒖̈ 𝑫𝒂𝒍𝒈𝒂𝒍𝒂𝒓 ASKIDA!
Hayran Kurgu❝how could i hate him if he's such an angel?❞ Bu hikayenin yazarı 'vQuatris' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.