12. Bölüm - FİNAL

18 2 0
                                    


Öfke ile çalınan kapı yüzünden irkildik. Gözlerimi anında kapıya çevirdim ve ardından yerden destek alarak ayağa kalktım. Koşar adım kapıya gidip kapıyı açtığımda abim eğik kafasını kaldırdı ve dik bir başla tek kelime etmeden içeriye daldı. Peşinden babamda aynı şekilde girdi ve kafamı geri salona çevirdiğimde ablamın ayaklandığını gördüm. Adeta dehşet içinde nefes nefese abime bakıyordu. Abim ise burnundan soluk alarak ablama bakıyordu. 

Tuttuğum kapı kulpunu bırakıp abimin karşısına geçtim ve kaşlarım çatık bir şekilde konuştum.

"Abi bu bakışlar ne?"

Abim öfke dolu bakışlarını ablamdan benim gözlerime indirdi. Dudaklarını hareket ettirmeden bir kaç saniye bana baktı. Sonra bakışlarını babama çevirdi ve öfke dolu bir bakış attıktan sonra tıslaya tıslaya geri bana döndü. Soran gözlerime karşılık olarak bu sefer dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.

"Cemre'nin sevgilisi aslında sahteymiş!" Abimin sözü üzerine kaşlarım daha fazla çatılmıştı ve ağzımdan aniden "Ney!?" kelimesi çıkmıştı. Sözümün üzerine başımı arkamda kalan ablama çevirmiş ve tek kaşım havada bir şekilde sorgular bakışlar atmıştım. Ablamsa bakışlarını babama çevirmiş ve sıkışmışçasına babamı izliyordu ki, babam elini kalbine götürmesi ile önce hızlı bir şekilde dizlerinin üzerine düştü. Sonra gene aynı hızla yere boylu boyunca uzandı...

-

(Saatler Sonra)

Alışılanın dışında, "hastane koridorları.."

Sonunda doktor bize babamın hakkında bilgi vermek için ameliyathaneden çıkmıştı. Üçümüzde aynı anda ayağa kalkıp doktorun karşısına geçtik. Doktor donuk bakışlar ile üçümüzü de süzdükten sonra dudaklarını araladı ve kesik kesik konuştu.

"Üzgünüm, babanızı kaybettik..."

Kulaklarımdaki saatlerce süren çınlamalar, donuk davranışlar ve biz. Özdeşleştiğimiz bu 2'li ile beraber ölüm haberini sindirmeye çalışıyorduk. Üçümüzde duygusuz bir şekilde aynı şeyi düşünüyorduk 'o öldü, ve biz hiçbir şey hissetmiyoruz...' . 

Onun bana yaşattığı o karamsarlıkları, dengesizlikleri, acıları ve daha binlercesinin sebebi dünyadan yok olmuştu. 

-Bu dünyanın bana sunduğu bir şans mıydı? 

-Bu bir şeylerin sonu, ötekilerin başlangıcı mıydı?

Ve en önemlisi;

-Bu yaşananlar gerçek miydi??

Binlerce cevapsız soruya yanıt arayıp durduğum bir kaç saatin ardından, ablam ile abim tarafından ayıltılmış ve eve götürülmüştük. Artık onların hakkında konuşurken korkmama veya çekinmeme gerek kalmamış gibi hissettim kendimi koltuğa bıraktığımda. Ve cesurca ilk cümlemi kurdum.

"Bir kaç saat önce bu koltukta canlı oturuyordu."

Ablam ve abim sözümün üzerine bakışlarını o koltuğa çevirdiler. Sessizce koltuğu izlemeye koyulduk. Sessizlik eşliğinde ki bu izlemeyi bozan ablam oldu. 

"Annem tenezzül edip hastaneye bile gelmedi."

"Sanırım biz de son görevimizi yapıp daha tenezzül etmesek iyi olur." Diye saatlerdir söylemek istediğim şeyi tek çırpıda söyledim. Bakışlarımı bir abime, bir ablama çevirip tepkilerini merakla bekliyordum ki abim aydınlanmış gibi başını kaldırıp bana baktı ve konuştu.

"Haklısın, onların bize karşı bilmediği görevlerini kenara itip biz 3 kardeş son görevimizi yapalım."

Üçümüz de onayladığımız için daha sesini çıkartan olmadı.

(Ertesi Gün)

Tüm işlemler halledildi, cenaze töreni düzenlendi ve ünlü iş adamı Serdar Yıldırım şirketinin de batışı ile beraber bu dünyadan tamamen silindi... 

Ve sonradan öğrendiğim şeye göre babamın tüm borçlu olduğu kişiler borçlarını satılan şirket hisselerinden almış ve artık bizimde yakamızı bırakmışlardı. Cenaze töreninden sonra kendimizi arabaya zor attık. Baş sağlığı dileyen insanlara tahammülümüz kalmamıştı çünkü. Arabayı çalıştırıp yola koyulmadık, sessizce oturduk bir kaç dakika. Bu dalgın sessizliği bozan bu sefer abim oldu.

"Annem cenazesine bile gelmedi."

Abimin yanında oturan ablam başını ağır ağır abime çevirdi ve ekledi.

"Hiç bir zaman birbirlerine tenezzül etmediler. Hiç bir zaman gerçekten aile kavramının tanımı olamadık."

Gözlerim yavaş yavaş dolmuştu. Aralanmış dudaklarım bir kaç saniye öylece tutuk kaldıktan sonra sonunda konuşabildim.

"Hiç bir zaman gerçekten bir aile gibi toplanamadık, hep ümit ettik ama hiç bir zaman toplu olamadık."

Dalgın gibi görünüp ama acı cümlelerimizi can kulağıyla dinleyen abim bir anda doğruldu ve arkasını dönüp konuşmaya başladı.

"Oooof, tamam işte önümüzdeki pürüzlerde ortadan kalktığına göre artık bir şansımız var. Öyle değil mi?"

Bir anda canlanmıştı, sözlerine kendisi inanmıştı. Gözleri ışıl ışıl olmuştu. Ve bizden de o ışıltıyı bekliyordu. "Tamam" demiştim.

"Tamam deneyelim bakalım."

"Peki o zaman, deneyelim." Ablamda onaylamıştı ve biz aile denilen bu topluluğun anne ve baba ismi verilen yapı taşları olmadan aile olmayı deneyecektik. 

"Ben Erim Yıldırım. Vedaların, ayrılıkların ve sonların olduğu bu mezarlıkta abim ve ablamla beraber bir başlangıç yaratmıştık."

Artık üçümüzün de gözünde aynı ışıltı vardı. Ve ben artık bu ışıltıdan kaçmayacak, bu ışıltının sonu olacağımı düşünmeyecek ve bu ışıltının bir parçası olacaktım.

"Ben Erim Yıldırım. Hayat benden anne ve babamı çalmış olabilirdi, ama bana onların yerine daha iyi bir abi ve bir abla göndermişti."

O günden sonra; birbirinin armağanı olan bu 3 kardeş hiç dağılmadı ve sarsılmadı. Aile olma denemeleri sonuç buldu ve kendi 3 kişilik aile topluluklarını oluşturup, geri kalan yaşamlarını mutlu sürdürdüler...

                                                        - Aile Topluluğu FİNAL (09.08.2022) -




Aile Topluluğu - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin