Tolga iki haftadır planları karışan on birinci katla cebelleşiyordu. Neyse ki Ferdi'den tüm hıncını almış da rahatlamıştı. İnşaattaki sorunlar da yavaş yavaş çözülüyordu. Çalıştığı şirketin işleri iyi gidiyordu. Bir de kırkını bulmadan saha mühendisliği işinden de kurtulursa, iş hayatındaki birçok adımı tamamlamış olacaktı.
"Mühendis bey! Aşağıda seni görmek isteyen biri var."
Ustabaşı ve Ferdi'yle beraber önünde çömdüğü alçı karışımından kafasını kaldırdı. "Beni mi? Beni kim görmek istiyormuş Allah aşkına?"
"Valla bilmem ki! Bir tane böyle değişik bir bayan. Derdi şikayetmiş."
Tolga gözlerini devirdi. "Aziz abiyi sal işte üstüne! Klasik inşaattan şikayet eden mahalle teyzelerinden biridir. Bu işlerde en iyi insan Aziz abidir. Bilmiyor musunuz?"
"Onu denedik, yemedi. Yetkili birini istiyormuş hanımefendi. Eh İsmet Bey de bugün yok. Haliyle en yetkili sensin."
Tolga oflaya puflaya ayağa kalkarken "Yani bir tane teyzenin isyanı için on kat aşağı indireceksiniz beni! Valla bıktım ya! Bıktım ya!" diye söylene söylene asansörün oraya gitti. Aşağı inip te kadının beklediği inşaat girişinde güvenlik kulübesinin oraya yürüdü. Her hafta en az yirmi kişi gelirdi böyle. Bu şikayet güruhunun çoğunluğunu da bu muhitte oturan altmış yaş üstü teyzeler oluşturuyordu. Kimisi gürültüden, kimisi toz topraktan, kimisi beton kamyonlarından, kimisi hepsinden ve daha fazlasından şikayet ediyordu. Belediyeye şikayet etmeyi akıl edenler de oluyordu ama bu tip şeyler genelde sonuçsuz kalıyordu. Geriye de inşaatta çalışanların, şikayet edenlerin gazını alması kalıyordu.
Kadının önünde kendini kaybetmemek adına güvenlik kulübesine kadar söylene söylene yürüyüp tüm enerjisini önceden dışarı attı. Sonra sabırlı ve 'anlayışınız için teşekkür ederiz, en kısa sürede size döneceğiz' gülümsemesiyle konteynır gibi olan kulübenin içine girdi. "Evet! Buyurun—" diyordu ki arkası dönük kadının, birden kendisine dönmesiyle sesi son hecelere doğru kısıldı. "Mehtap?!?!?!"
"A-a?! Bu uzay ve zamanı bükerek devam eden inşaatın mühendisi miydin sen?!"
Tolga şaşkınlığını asla üzerinden atamayarak, oldukça resmi giyinmiş Mehtap'ı baştan ayağa birkaç kez süzdü. Güvenlikçilerden Hüseyin, masasında, küçük televizyonunun karşısında nahoş bir şekilde oturmuş, dizi izler gibi Tolga ve Mehtap'ı izliyordu. Tolga şaşkınlıktan onun varlığını bile unutmuş durumdaydı. Ve de televizyondan duyulan Müge Anlı'nın sesini de beyni reddediyordu.
"Güzel şaka... Lakabının hakkını veriyorsun doktor hanım."
"Eh bu inşaatın aylardır böyle sonsuzluğa uzanmasının arkasında bir açıklama olmalı."
"Uzay zamanı bükerse süreklilik oluşur, sonsuzluk değil." Tolga ancak o an kendisine aval aval bir gülümsemeyle bakan Hüseyin'i fark etti. Baya eğlenerek gülüyordu adam. "Hüseyin sen neye bakıyorsun?! Git dışarıdaki köpekleri besle!"
"Daha yeni öğleden kalan yemeklerden verdim mühendis bey."
"Git şimdi de çay ver o zaman! Çay saati gelmiştir. Çık iki dakika şuradan!"
Hüseyin gevrek gevrek gülerek konteynırdan çıktı. Tolga sinirle onun arkasından bakarken, Mehtap'sa bu tavırlara hiç şaşırmamışçasına bir tiksintiyle çıkan adamı süzüyordu.
"Bok değil kaka... Neyse ne! Ne zaman bitecek bu inşaat?! Gerçekten sabrımın son kırıntılarını kullanıyorum artık. Vallahi sessiz bir gecede uyumayalı o kadar zaman oldu ki."
"Belli değil. Daha var. Senesi rahat var hatta." Tabii ki asla tutmayacak bir zaman çizelgesi vardı ama bunu neden Mehtap'a söylesindi ki?
"NE?! Dalga mı geçiyorsun sen ya! Ne demek senesi var?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GGK: 2 - Gerçek Aşklar Kulübü
RomanceGüzel Günler Kulübü isimli kitabın devamı niteliğindedir. Bağımsız olarak da okunabilir ama önce diğer hikayeyi okumakta fayda var tabii.