Başak ve Can, Başak'ın kullandığı arabada beraber İstanbul'a dönüyorlardı. Hemen hemen tüm okulların sömestr dönemi olduğundan ve kayak sezonu çoktan açıldığından yollar kalabalıktı. O yüzden plandıklarından biraz daha geç varacaklardı. Başak aslında Can'ı kendi evine bırakıp aile evine geçecekti ama bu plandan vazgeçmişti çünkü muhtemelen İstanbul'a vardığında zaten çok geç olacaktı. Sabah geçebilirdi.
Can'ın telefonu müzik sistemine bağlıydı ve her zamanki gibi onun tarzı şarkılar arabayı inletiyordu. Bütün gündür ne kadar içi içini yese de Başak bir daha onun telefonunu eline alıp bakamamıştı tabii ki de. Simay'a bir yanıt vermiş miydi, mesajları görünce ne yapmıştı, hiç bilmiyordu. Çünkü sabah Can'dan önce uyanıp okula gitmişti.
"Aşkııım! Bursa'da dursak olur mu? Ben acıktım." Can çekingence sorsa da, hevesi çok net hissediliyordu. Yine de Başak'ın yargılayan bakışlarına maruz kalmaktan kaçamadı. Garipser gibi ona baktı bir süre Başak. "Daha yeni Afyon'da dünyayı yedik? O sucuk ekmekler? Kaymaklı ekmek kadayıfları?"
Can hemen oyunbozanlık yaparak mırın kırın etmeye başladı. "Ya Başbaş sanki beni bilmiyorsun! O geç kalmış bir öğlen yemeğiydi, şimdi de akşam yemeği yemek istiyorum. Hadi duralım duralım!"
Başak'ın omuzları düştü. "Gece eve varıncaki öğününe ne ad veriyorsun? Biliyorum çünkü eve gidince de bir şeyler yiyeceksin sen." Başak'ın bu sözleri üzerine Can ona sinsi sinsi gülümsedi. Başak gözlerini devirerek baktı ona. "Gerçekten anlamıyorum nerene gidiyor tüm bunlar. Hayır bir şey değil işin kötüsü ben kilo alacağım senin yüzünden. Kavuşmanın böyle bir bedeli olduğunu bilseydim iki defa daha düşünürdüm."
Başak'ın bunu şaka yollu söylediğini bilse de Can hemen ona sırnaşarak "Aşk olsun!" diye sitem etti. Onu boynundan öptü. "Bir şeycikler olmaz! Kilo alsan da bana fark etmez ayrıca! Ve son olarak kabul et, beni böyle seviyorsun."
Başak tabii ki de kendini tutamayıp gülümsedi. "Evet seni pis boğazınla seviyorum. Söyle nerede duralım istiyorsun?"
Can ellerini çırparak bir sevinç gösterisi yaptı. Sonra hemen telefonunu alarak onlar için mükemmel mola noktasını aramaya başladı. "Şu cantık pidesi midir nedir, şu küçük lahmacuna benzeyen şey, ondan yiyelim. Hiç onu yemek kısmet olmadı buralarda. Ya kebap ya iskender yiyoruz hep."
Başak yine bir kınama edasıyla baktı Can'a. Sonra telefonunu onun elinden aldı. Can ilk anda neye uğradığını şaşırsa da Başak'ın "Yeter artık. Bu ne kültürsüzlüktür! Hala fonda Weeknd çalıyor, karşıma geçmiş cantık pidesi midir nedir diyorsun utanmadan. Bundan sonra seni ele alıyorum Can Elmaskaya. İngiliz asilzadeliğine acilen son vermemiz gerekiyor," çıkışıyla pusmak zorunda kaldı. Bıyık altından gülerken Başak bir yola bir telefona bakarak Burak Kut Tahtalara Vur'u aramaya çalıştı.
"Dur şimdi bana ver ne açacaksan ben açayım," diye uzandı Can gülerek ama Başak hemen telefonu çekti. Tam Burak K yazmıştı ki profiline girerken yukarıdan bildirim gelince dikkati dağıldı. Ve ne yazık ki yine Simay'ın adını görmüş bulundu. Hemen bakışlarını çekip yola bakması gerektiği için bu kez sadece mesajın başını görebilmişti. 'Bence ciddi bir şey—' diye başlıyordu mesaj. Ama devamını görememişti, görmek istediğine de emin değildi.
Telefonu direkt Can'a geri uzattı. "Burak Kut açacaktım ama mesaj geldi..." diye mırıldandı. Can tam telefonu geri almış bildirimleri açarken Başak düz bir sesle "Simay'dan," diye ekledi.
Can hemen eğlenerek gülme haline son vererek bir anda ciddileşti. "Şey," diye mırıldandı gelen mesaja bakarken. İlk anda afallar gibi olsa da ışık hızıyla doğruyu söyleyerek—zira huyu buydu—"İki gündür biraz konuşuyor gibiyiz ama yanlış anlama lütfen," dedi. Yutkunarak doğruldu. "Kötü bir haber almış. O yüzden yazdı. Kimle konuşacağını bilememiş. Annesinin göğsünde kitle çıkmış." Can 'gerçekten mesajları gösterebilirim istersen' diyecekti ki bunu demesine gerek kalmadı. Çünkü Başak'ın yüzünde öyle bir ifade görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GGK: 2 - Gerçek Aşklar Kulübü
RomanceGüzel Günler Kulübü isimli kitabın devamı niteliğindedir. Bağımsız olarak da okunabilir ama önce diğer hikayeyi okumakta fayda var tabii.