16. Bölüm

1.4K 185 8
                                    

Levent yine bir öğle arasında kış güneşinin tadını çıkarıyordu. Bahçe boştu çünkü hava soğuk diye herkes çoğunlukla içerideydi. Kıvanç da her zamanki gibi tam tepesinde tıkınıyordu. Sürekli cumartesi gecesiyle ilgili sorular soruyordu. Levent bir yere kadar sabırla yanıt vermişti ama bir noktada da yılmıştı. Dün spordayken Tolga abisi bin tane laf söylemişti. Konuşmalarının genel özeti 'Evet Özgü iyi bir kıza benziyor ama uzun vadede yanlış yapıyorsun. Öncelikle annen baban bunu duyarsa ağzına sıçarlar. İkincisi bu kız şu an sana böyle tapıyor gibi duruyor ama çok kolay anlaşmazlık yaşarsınız yaş farkından ötürü' şeklindeydi. Levent tabii ki onu dinlemişti ama çok da kararlarını şekillendirecek değildi bu öğütler. Özgü de cumartesi akşamı çok gerilmişti ama tabii kendisine iyi davranıldığı için çok sevmişti herkesi. Eh bu insanlar böylelerdi işte. Özgü'nün arkadaşları gibi ayı değillerdi.

"Ben biraz müzik odasına gidiyorum. Görüşürüz sonra."

"Tamam ben de içeri geçeceğim. Dondum azıcık."

"E oğlum madem üşüdün niye önceden demiyorsun."

"Ama güneş de tatlı vuruyordu," dedi Kıvanç sırıtarak. Levent ona gülmekten başka tepki vermedi. İki arkadaş ayrı yönlere dağıldılar.

Öğle arasının bitmesine hala yarım saat vardı. Bu yarım saati müzik odasındaki piyanoda beste yapmaya çalışarak geçirebilirdi. Çoğu zaman o oda, hatta o koridor boş oluyordu. Nitekim bugün de öyleydi.

Müzik odasına girip montunu çıkararak siyah renkli duvar piyanosunun başına oturdu direkt. Bir zarar gelmemesi için önceden bırakılmış Mozart notalarını kaldırıp kenara koydu. Kendine hemen sınıftan boş bir nota kağıdı ve kalem buldu. Biraz ısınma amaçlı çalmaya başladıktan yedi sekiz dakika sonra müzik odasının kapısı yavaşça açıldı. Nilay'ın kafası içeri uzandı. "Sen olduğunu tahmin etmiştim," dedi Nilay gülümseyerek. "Bu okulda senin gibi çalabilen kimse yok."

Levent biraz çekinmiş gibi parmaklarını kıvırdı ve çalmaya devam etmek istemedi. Fakat sonra ellerini tekrar piyanonun üzerine yerleştirdi. "Okul grubu bana amatör kalıyor derken ne demek istediğimi anlamışsındır."

Nilay ağır ağır ona yaklaşıyordu. Ellerini arkada birleştirmiş, muzip bir ifadeyle minik adımlar atıyordu. Levent onun 'son olaydan' beridir pek açıldığının farkındaydı. Eskisinden daha çok Levent'le konuşuyor, selam veriyor, hal hatır soruyor ve bir şekilde iletişim kuruyordu.

Levent'in kafası karışıktı çünkü o bir kere uyarmıştı ve daha fazla bir şey yapamazdı. Nilay'a daha çok zorlanacağını ve hislerini kontrol edemeyeceğini, o yüzden araya mesafe koyması gerektiğini söylemişti. Bundan sonra Nilay ne yapıyorsa kendi isteğiyle yapıyordu.

Bunlar dışında tek bir sorun vardı ve bu sorun gittikçe ciddileşiyordu. Levent çok fazla Nilay'ı rüyasında görüyordu. Hiç de bu normalde olduğu biri gibi görmüyordu üstelik. Sürekli aşırı erotik ve sert şekillerde sevişirken görüyordu. O olmazsa bir şekilde Nilay'ın peşinden onun büyüsüyle sürüklendiği şeyler görüyordu. Ya da bazen tatlı tatlı Levent'i öpüyordu. Yanağından, boynundan, omzundan, dudaklarından... Hepsi de Levent'e rüyasında olsa bile çok iyi hissettiriyordu. Neden başka herhangi bir kızı görmüyordu bilmiyordu ama, bu biraz canını sıkmaya başlamıştı.

"Dinleyebilir miyim?" diye sordu. Levent bunu istemese de göndermenin onu çok kıracağını ve kaba bir hareket olacağını bildiğinden "Pek bir şey çalmıyorum aslında. Beste yapmayı deneyecektim. Sen bilirsin istersen kal ama baştan uyarıyorum. Sıkıcı olabilir," dedi.

Nilay eteğini düzelterek sıralardan birine oturdu. Masaya eğilerek Levent'e doğru döndü. "Sıkılmam ben, hadi sen çalış."

Levent ilk başta odada biri varken zorlansa da, zamanla arkası dönük olmasının verdiği rahatlıkla Nilay'ı daha çok görmezden gelebildi. Vadi'den bir kısım çalıp bir şeyler denediği bir yerde Nilay'ın mırıldanarak—hem de çok güzel bir tonla—Vadi'yi söylediğini duyunca bir korku filmi sahnesi gibi ona döndü. "Sen şarkıyı mı söylüyorsun?" diye sordu.

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin