Tolga gün geçtikçe daha çok işten çıkmak için dakikaları sayar olmuştu. Hemen hemen her akşam üşenmiyor, iş çıkışı Mehtap'ın yanına hastaneye gidiyordu. Mehtap'ın çoğu zaman mesaisi kendisinden daha erken bitiyordu. Yani ameliyatı ya da doğumu olmadığı zaman, rutin randevulu günlerde beş buçukta işi bitiyordu. Tolga en erken altı yedi gibi çıkabiliyordu. Mehtap da o arayı viziteyle goy goyla bir şekilde dolduruyordu. Ya da eve geçmiş olursa Tolga eve geliyordu. Eskiden olsa Tolga'nın çıkması geceleri buluyordu aslında. Ama yaşanan son çarpılma olayından sonra üstüne ilahi bir güçle aşırı gamsızlık gelmiş, bir de artık Mehtap olunca mesai saatleri konusunda esnek davranmayı bırakmıştı. Yani kim sevgilisinin sıcak kollarına gitmek varken, yüzlerce adamla aynı çirkin inşaat alanında takılırdı ki?
Bugün planladığından da erken kaçınca İsviçre'ye gitmeden evvel kendine yeni kışlık kıyafetler almak üzere Mehtap'la alışveriş merkezinde buluşmak için sözleşmişlerdi. Mehtap en son onu kahvecide beklediğini yazmıştı. Neredeyse koşar adımlarla otoparktan oraya çıktığını fark edince kendi kendine gülümsemişti. Tolga fark etmeden Mehtap onun baya hayatını değiştirmişti. Her şey ufak ufak adımlarla gerçekleştiği için fark edememişti ama şimdi geri çekilip bütüne bakınca... resmen on beş yaşında sevgilisiyle buluşacak ergenler gibi koşarak gidiyordu.
Kafeye yaklaştıkça bu halini çaktırmamak adına gayet doğal adımlarla ilerledi. Mehtap'ı içeride kahvesinden bir yudum alırken görünce yine saçma bir heyecanla kıpırdanır gibi oldu. Ama hemen bunu da kontrol altına aldı ve sakin adımlarla ilerledi.
Masanın başına geldiğinde Mehtap ona tabii ki de gülümsemedi. Fakat Tolga ağzı kulaklarına varana kadar gülüyordu. Bu düzene de alışmıştı. Mehtap sevgisini daha değişik yollarla gösteren biriydi. Ve Tolga bu yöntemlerden de gayet memnundu.
"Hoş geldin," dedi Mehtap fincanını masaya bırakırken biraz doğruldu. Tolga onun bunu yapmasına biraz gerildiğini bile bile oturmadan evvel eğilip onun dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Sonra yerine otururken Mehtap'ın yüzündeki 'biri gördü mü' acaba temalı bakışları yakaladı.
"Hoş bulduk sevgilim, ne içiyorsun? Fındık tadı aldım."
"Toffee Nut çakması bir şey buldum onu içiyorum. Gayet güzel gibi."
Tolga da hiç beklemeden kendine aynısından istedi. "Çok bekletmedim değil mi?"
"Yo! Ben de yeni gelmiştim sayılır. Alacaklarının listesini yaptın mı?" diye sordu Mehtap kahvesinden ufak ufak yudumlar almaya devam ederken.
"Liste mi? Yoo, beğendiğimi alacağım."
"Ne kadar da tutumlu bir hareket."
Tolga ona sırıttı. "Tutumluluk yıllarımı geride bıraktım. Bugün harcamayacaksam bir daha ne zaman?"
Mehtap 'sen bilirsin' dercesine bir bakış atmak dışında bir tepki vermedi. Tolga ona "Sen neler alacaksın? Sen belli ki listeni yapmışsın," dedi.
"Sadece kalın bir sweat ve eldiven alacağım."
"Ne?! O kadarcık mı?"
"Başka her şeyim var. Onlar da var hatta ama biraz eskidiler elimdekiler. Ondan yenilerini almak istedim. Şimdi orada hava çok soğuktur."
"Eh soğuk tabii. Yeterince kalın montun, pantolonun var mı?"
"Vaar! Rahat ol sen."
Tolga kendi kahvesi de geldiğinde hemen sıcağa rağmen birkaç yudum aldı. "Güzelmiş," diye mırıldandı. Sonra değişik bir gülümsemeyle Mehtap'ın yüzüne baktı. "Bunu sanırım ilk kez Derin'den başkasıyla yapıyorum. Yani planlı alışverişlerimin tümüne çocukluğumdan beri Derin'le çıkardım ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GGK: 2 - Gerçek Aşklar Kulübü
RomanceGüzel Günler Kulübü isimli kitabın devamı niteliğindedir. Bağımsız olarak da okunabilir ama önce diğer hikayeyi okumakta fayda var tabii.