Yaz ve Anıl Ankara'ya döneli on gün olmuştu. Ankara'da havaların pek ısındığı yoktu ve yakın zamanda da ısınacak gibi değildi. Anıl yeni döneme hızlı bir başlangıç yaparak hayatındaki yeni derslerin içeriklerini şimdiden hatmetmeye başlamış, ana hatlarıyla tüm derslere hemen hemen hakim olmuştu. O yüzden okulda ve kütüphanede kendi gibi olan bölüm arkadaşlarıyla fazla zaman geçirmişti. Yaz bu hafta artık ilişkilerinin normal bir çift ilişkisine döndüğünü kabullenmişti. Cicim aylarının bir noktada biteceğini biliyordu ama belki biraz daha dayanırlar diye ummuştu.
Ona bu konuda sitem edemeyeceğini ve bir şey diyemeyeceğini de biliyordu. Sonuçta Anıl'ı olduğu gibi kabul etmişti ve onu böyle sevmişti. O yüzden bugün sabırla eve geldiğinde ona sürpriz olacak bir karşılama hazırlamıştı. Geçen hafta sonu Anıl bir ton yemek yapmıştı ve birkaç gün onu yemişlerdi. Yaz geldiklerinden beri hiçbir şey hazırlamamıştı. Bu nedenle bu gününü Anıl'ın en sevdiği yemekleri hazırlayarak geçirmişti.
Anahtarla kapı açılma sesi duyduğunda, mutlulukla gülümseyerek salondan antreye doğru koşturdu. Daha Anıl yeni içeri adımını atmıştı ki Yaz taş yerlerde kayarak ona toslamak suretiyle ancak durmuştu.
"Hoş geldin aşkım!" diye şakıdı Yaz sanki Anıl hiç de geç gelmemiş gibi. Anıl biraz şaşkınca da olsa yavaşça gülümsedi. "Hoş bulduk. Hatta beklediğimden de hoş buldum. Hayırdır?"
"Seni özledim!" Yaz şakıdıktan sonra uzanıp Anıl'ın yanağına bir öpücük kondurdu. "Sen beni özlemedin mi?"
"Özledim tabii, özlemez olur muyum?" Anıl da ona sımsıkı sarılmayı sürdürüp bir de boynundan öptü. "Çok güzel kokuyorsun," diye fısıldadı etkileyici bir sesle.
"Sen bir de yemeklerimin kokusunu duysan! Hadi elini yüzünü yıka da gel, muhteşem yemekler yaptım!"
Anıl hızlıca soyunup dökünerek mutfağa geçti. Girer girmez Yaz'ın dediği cümlenin anlamını fark etti. Sahiden muhteşem kokuyordu her şey.
"Ekşili köfte mi yaptın? Sen mi yaptın? Hem de bol naneli..." diye sordu heyecanla tencereye bakarken.
Yaz gururla başını sallayıp ona gülümsedi. "Umarım olmuştur, gerçekten çok uğraştım. O köftelerle bile tek tek uğraştım unlayacağım diye falan."
Anıl yediği en kötü ekşili köfteyi yese bile umurunda değildi. Çünkü Yaz'ın yaptığı bu jest çok büyük jestti onun açısından. Yaz yemek yapmaya çok bayılmıyordu, yapsa da basitçe şeyler yaparak kurtulmak istiyordu genelde. Fakat buna resmen emek vermişti. Bu da göz ardı edilemez bir başarıydı.
Aşağı yukarı on dakika sonra küçük mutfak masasında oturmuş yemeklerini yerlerken Anıl farkında olduğu gerçeği dile getirerek lafı açtı. "Bu hafta evde çok az vakit geçirdim değil mi?" diye sordu biraz üzgünce.
Yaz 'maalesef' der gibi hafifçe başını salladı. "Ama tabii sorun değil. Malum arkadaşına çok zaman ayırmadığın sürece sorun yok."
Anıl bir an oturduğu yerde duruldu. Hareketleri yavaşladı. Zira bugün kütüphanede Yeşim de vardı ve Anıl yalan söylemek konusunda hiç başarılı değildi.
Yaz anında onun ifadesinden tatsız durumu anladı. Hayal kırıklığıyla Anıl'a baktı. "Beni huzursuz ediyorsun. Üstelik kızla daha her şey çok tazeyken neden etrafında gezinmesine izin veriyorsun ya?! Bölümden bir ton arkadaşın var, onlarla takılsan olmuyor mu?"
"Sevgilim çok haklısın ama sana yemin ederim masanın öbür ucunda oturuyordu. Arada bir iki bir şey konuştuk sadece. Zaten pek iletişim kurmuyoruz. Yeminle gerilecek bir şey yok."
Yaz tereddütle ona baktı. Bu çocuk o kadar saftı ki inanmamak mümkün değildi. Kıyamayarak yerinden kalktı ve gidip çat diye Anıl'ın kucağına oturdu. Sıkıca kollarını ona doladı. "Tamam hemen gerilme. Ben sadece öylesine söyledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GGK: 2 - Gerçek Aşklar Kulübü
Roman d'amourGüzel Günler Kulübü isimli kitabın devamı niteliğindedir. Bağımsız olarak da okunabilir ama önce diğer hikayeyi okumakta fayda var tabii.