14. Bölüm

1.2K 177 0
                                    

Leyla şu an babasıyla aşırı kaliteli bir gün geçiriyordu. Kahve festivali kapsamında beraber Bomontiada'ya gelmişlerdi. Sabahtan beri beraber milyon çeşit kahve denedikleri için zımba gibiydi. Akşam da İngiliz Rock gruplarını cover'layan bir grup sahne alacaktı ve onu izleyeceklerdi. Burak Cem'in olduğu kadar Leyla'nın da en sevdiği müzik tarzı bu olduğu için bu etkinlikte beraberlerdi. Hatta kimin kime eşlik ettiği şaibeliydi. İkisi birden bugünü iple çekmişlerdi.

"Dila sabahtan beri kırk kere aradı. Hayır madem bu kadar kıskanacaktı o da gelseydi, anlamadım! Bilet ayarlarız dedik," diye söylendi Burak Cem telefonunu kapatırken. Leyla espresso bardağındaki tadımlık kahveyi babasına uzattı. Kendi bardağını dudaklarından çektikten sonra güldü. "Akşam kesin gelir o, dayanamaz, ben sana diyeyim."

"Kendisi bilir. Herkesi davet ettik biz, isteyen gelir. Bu da güzelmiş!" Barista çocuğa dönerek "Hangi çekirdekti bu?" diye sordu.

"East Java, Endonezya."

Tadımlık kahveleri bittikten sonra o standdan da ayrılarak turlamaya devam ettiler. Burak Cem kolunu kızının omzuna atmış keyifle yürürken tam "Acıktın mı?" diye soruyordu ki Leyla'nın "A-a? Birkan?" demesiyle yüz ifadesi bir anda karman çorman oldu. Uzun boylu zayıfça bir çocuk karşılarında durunca, kıvırcık kafalı tipe anında memnuniyetsizce bakmaya başladı.

"Selam Leyla. Geleceğini bilmiyordum, söylememiştin hiç," dedi Birkan eğilip Leyla'yı iki yanağından öperken. Burak Cem her saniyeyi atmaca misali izliyordu. Birkan da Burak Cem'i fark etmiş, göz ucuyla ona ufak ufak bakışlar atarken şaşkınlığını gizlemeye çalışıyordu.

"Aslında bunu bin kez söylemiş olmam lazımdı. Bugünü baya iple çekiyordum çünkü. Sen de söylememiştin ama geleceğini."

"Benimkisi tamamen sürpriz oldu. Sabah bir tane arkadaşım verdi biletini, kendisi gelemeyeceği için. Yoksa benim zaten zordu..." derken sesi kısıldı. Sonra Leyla'nın tanıştırmasını beklercesine Burak Cem'e ve Leyla'ya baktı sırayla.

"Ah pardon! Babam, Burak Elmaskaya. Babacım, bu da Birkan, benim okuldan bir arkadaşım. Dila'nın da.

Burak Cem Birkan'a elini uzatıp 'seni sevmiyorum' ifadesiyle tokalaşırken "Burak Cem Elmaskaya," diye düzeltti kızını. Leyla babası genelde 'Burak' adını kullandığı için bunu tercih etmişti aslında. Hemen hemen tüm arkadaşları Burak amca diyorlardı.

"Memnun oldum efendim. Ben tabii haliyle... biliyorum sizi," diye mırıldandı Birkan çekingence.

"Ben seni maalesef bilmiyorum," dedi Burak Cem kızına tek kaşını kaldırarak bakarken. Leyla biraz afallamıştı. Babasından böyle tepkiler görmeye alışık olmadığı için ne diyeceğini bilemeyerek kekeledi. "Bütün arkadaşlarımı da anlatamıyorum ki babacım."

Burak Cem 'ben bilmem' dercesine burun kıvırdı. Leyla Birkan'a dönüp ona mahcupça baktı. Sonra her zamanki gibi omzuna asılı makinasını görerek "Babamla fotoğrafımızı çeker misin? Hep selfie çekmek zorunda kaldık. Hiç güzel fotoğrafımız yok! Hazır sana rastlamışken bundan faydalanalım," dedi. Konuyu güzel değiştirmişti.

"Tabii seve seve!" Birkan hemen makinesini açıp ayarlamaları yaparken Leyla babasına dönüp "Şurada duralım babacım, ışık iyi burada," dedi. Sonra hemen neşeyle babasının koluna girip kocaman gülümsedi. Burak Cem de kızıyla güzel bir fotoğraf çektiriyor olmanın verdiği mutlulukla uyuz baba figürünü bir kenara bırakıp hemen gülümsedi.

Birkan birkaç poz çekti. Leyla bir takım şebeklikler yaparak da poz vermişti. Babasını öperken ve sarılırken de çekilmişti. Fotoğraflar çok güzel çıkmıştı. Hatta Birkan kendini tutamayıp "Modeller güzel olunca fotoğraflar her türlü güzel çıkıyor," demişti. Sonra Burak Cem'in dehşet saçan bakışlarıyla göz göze gelince korkarak yerine sinmişti. Aslında adamın da yakışıklı olduğu için çok iyi çıktığını vurgulamak istemişti ama biraz pot kırmış gibiydi.

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin