꙳ 4. BÖLÜM - İLK 17 SAAT

461 48 83
                                    

Hayır!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayır!

Bu olamaz.

Mümkün değil. 

Bir hayal olması gerekiyordu. Ya da bir sanrı. 

"Şu an mezarının başında kim varsa doğuş gününe kadar ona bağlı kalacaksın. Bu kişi kontrol için gezen bir güvenlik de olabilir, mezar taşlarını çalmaya gelen bir hırsız da. Bunu gerçekten istediğine emin misin? Dünyaya ikinci kez geldiğine pişman olabilirsin. İyi düşün. "

Düşünmedim. İhtimal vermedim. Olabilmesinin mümkün olma durumunun küçücük bir tesadüfe dayalı olduğunu düşündüm. 

Bu tesadüfün gerçekleşmesi imkansızdan da öteydi benim için. 

Ruhumun omzuna asıldığı kişi Utku olmalıydı. Hiç tanımadığım, adını bile bilmediğim birinin değil.

Tek bir hata yüzünden her şey bitmişti. Tüm şansımı kaybetmiştim. Bir daha asla yeryüzüne inemeyecektim. Buraya hapsolacak ve varsa sonum gelen kadar burada kalacaktım. 

Korkum en yüksek seviyedeydi. O beni uyarmıştı ben kulak asmamıştım.

Hata yapmıştım. Hem de en büyüğünden.

Şimdi ne olacağını başıma ne geleceğini bilmiyordum. 

Her şeyden bir haber beni arkasından sürüklemesini izliyordum. 

Bağırışlarımı duymuyordu. Her şey söylediği gibiydi. Boğazım yırtılırcasına çığlık da atsam bir vızıltı kadar değeri yoktu.

Hayatımda daha önce bir kere bile görmediğim sıradan bir yabancıya nasıl olur da bağlanırdım?

Ama tüm suçlu ben değildim. Dünyaya gelmek benim hakkımdı. Neticede acizlikten yanlış kararlar vermiştim. Bu beni haksız yapmazdı.

Bu aptallığın tüm mesuliyeti ona ait. Ne hakla benim mezarımın başında bekler? 

Bir insan neden tanımadığı birinin mezarını ziyarete gelir, ve ben böyle bir zamanlamaya nasıl takılabildim?

Çıldırmak üzereydim. Gözlerimi açtığımdan beri tanımadığım birinin omzunda etrafıma bakıp nerede olduğumu, ne halde olduğumu anlamaya çalışıyordum. 

"Bırak beni. Yanlış yaptın. Sen değildin. Olması gereken kişi sen değilsin. " kurtarılmak için attığım sayısız çığlıklardan bir yenisini daha eklemiştim.

Yetersizdi hatta önemsizdi. Kimsenin beni duyduğu yoktu.

Sol omzunun arkasında sanki bedenim onun giydiği kıyafetinin oldukça hafif hatta tülden bir parçasıymış gibi uçuşarak ilerliyordu. Nereye giderse bedenim onunla birlikte hareket ediyordu. Ben bedenimi inceleyebiliyordum. Kollarımı, bacaklarımı görebiliyordum. Ama onun görüp göremediğini bilmiyordum.

AÇIK MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin