꙳ 12. BÖLÜM - ATİKE II

50 15 6
                                    

𓇻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𓇻

Annem kanser hastasıydı ve iyileşip yeniden gülebilmesi bizim yıllarımızı almıştı. Hastalık giderken ondan çok şey götürmüştü ve şimdi benim yüzümden yeniden bu hastalığın pençesine düşmesini duymak benim için şu hayatta duyup duyabileceğim en kötü şeydi.

Hıçkırıklarım dudaklarımın arasından sızarken avuçlarımla kurduğum barikat yetersizdi. 

Hayattayken attığı adımlarla endişeden başka annesine bir şey veremeyen sorumsuz kızı, kendisini aldattığı halde aşık olduğu için elini tutmaktan vazgeçmediği ciğersiz sevgilisi yüzünden bir kez daha acı vermişti. Bu kez en kötüsüydü.

Tanrı bana böyle bir aile vererek beni mükafatlandırırken onlara da beni vererek cezaların en büyüğünü vermişti. 

Utku'yu hiçbir zaman affetmeyecektim ama Utku'dan önce kendimi affetmeyecektim.

Gereksiz hırslarım, yersiz yükselişlerim yüzünden annemi yeterince kırmıştım zaten. Daha ona sağlam bir özür dileyememişken şimdi yaşattığım şey neydi böyle.

Yerim cehennemdi. Ben iğrenç bir evlattım.

Dudaklarımdan çıkan özürlerin şu an bir önemi yoktu. Hiçbir şey düzeltemezdi. 

Günahlarımı kapatmazdı ama yapabileceğim son şeyi yapacaktım. Ruhumu satacaktım. 

"Kendine gel!"

Gaipten duyduğum yeni sesle bakındım etrafıma. Yanağımdan süzülen yaşı silip burnumu çektim. 

Yine kimse yoktu ve ben yine belirsiz bir ses duymuştum. "Nasıl bir şeyin içine düştüm ben!" dedim fısıltıyla ağlamaya devam ederken.

Bu belirsizliklerden bile öyle usanmıştım ki. Ne olacaksa olsun demekten alıkoyamıyordum kendimi.

Sesin nereden geldiğini bilmiyordum ama şu an kulağıma estiğini hissettiğim rüzgarların sesi odadan geliyordu. Adımlarımı odaya doğru yönlendirdim ve her adım atışımda esen bu sert rüzgarlar daha da artıyordu. Fırtınanın ortasında gibiydim. Üşümüyordum, uçuşan saçlarım yoktu ama uğuldayan rüzgar kulaklarımdaydı.

Ses beni odadaki işlemeli giyinme aynasının karşısına getirmişti. Bir girdap, girdabın ortasında da çok tanıdık bir yüz vardı.

"Sen-"

"Seni bulamayacağımı mı sandın küçük kaçak?"

Kazadan sonra beni iki çam yarması muhafızla zorla alıkoyan Hudut Muhafızı Atike'ydi.

"Her şeyi berbat ettiğin için seni cezalandırmam gerekirdi ama işleri senden daha çok batıran bir kişi yüzünden bu cezadan yırttın."

Elim aynaya uzandığında sert yüzeyiyle karşılaştım. "Sen nasıl buradasın? Bu nasıl mümkün oluyor?"

"Ben bunun cevabını verebilirim peki sen neden kim olduğundan haberinin bile olmadığı bir cadıyla hayatın üzerine anlaşma yaptın?"

Kopya çekerken yakalanmış sorunlu bir öğrenci gibi mahcup hissetmiştim kendimi. "Ben aileme kavuşmak istemiştim sadece."

"Sen bir ölüsün Vera! Ailene kavuşamazsın bu doğaya aykırı."

Başımı dehşetle kaldırdım. "Nasıl? Bana o böyle söylememişti!"

"Çünkü o bir cadı ve o tüm bu dengelerden muaf!"

"Peki şimdi ne olacak?" dedim titreyen sesimle. Bir asker gibi dik duruşu vardı.

"Bunlar sonraki mesele. Görünüşe göre Yurehan seni benden önce ziyaret etmiş."

"Yurehan?"

"Sana ruhunu satmanı teklif eden büyücü."

Başımı sallamıştım yalnızca. Enerjimin parmak uçlarıma kadar çekildiğini hissediyordum sanki. Yorgunluk çöküyordu anbean üzerime.

"Senin Menelefis'ten kaçman tüm işlerimi mahvetmişken ruhunu satmana izin veremem Vera."

Yaptığımız anlaşmayı biliyordu üstelik buna engel oluyordu.

"Buna mecburum annem benim yüzümden bu kadar acı çekerken bir de ölümüne sebep olamam. Bari son günlerini huzurlu geçirsin."

"Yurehan yeryüzünde mutlak hakimiyet kurmak için fani ruhuyla beslenen bir büyücü. Sen onun için sadece bir piyonsun. Her yıl Menelefis'ten senin gibi birkaç ölüyü kaçırır sonra doğuş günlerinden önce ruhlarını satın alır. Zorla ya da güzellikle ama bir şekilde her zaman o kazanır. Bizimle savaştığı için çok güç kaybetti ve toparlanması için kaçırdığı ölülerin ruhuna ihtiyacı var. Yani seninle anlaşmaya varsa bile ailene yardım etmeyecek." 

"Ama nasıl olur-"

"Sen onunla tesadüf eseri karşılaştığını zannediyorsun ama bunların hepsi planlıydı. Kapıya gelen askerler, senin onu gizlemen ve bunun altında kalmak istemeyip sana yardım etmesi. Her şey bir oyundu ve sen de figürandın." 

Söylediği her cümle baş ağrısından başka bir şey vermiyordu bana. Sanırım bayılacaktım çünkü kendimi iyi hissetmiyordum.

"Ben eğer ruhumu vermezsem aileme zarar verir mi?" Düşündüğüm tek şey ailemdi. Geri kalan hiçbir şey artık umurumda değildi.

"Ölümlülere şu an zarar veremeyecek kadar zayıf ama senin her parçanı başka kıtaya gönderir."

"Peki ya gücünü toplarsa?"

"Sen ve ailen benim umurumda değilsiniz ama abim için buna müsaade edemem."

Gözleri arkaya kaymıştı. Dönüp nereye baktığına baktım. Ata'ya bakıyordu. Dikkatlice ve özlemle. Başından beri benimle konuşurken takındığı kibirli yüz ifadesi şimdi yoktu. 

Şimdi tüm taşlar yerine oturuyordu. Eğer dudaklarım birbirine mıhlanmış olmasaydı söyleyecek çok fazla şeyim vardı.

"Kendi aptallığın yüzünden abimin başını belaya soktuğun için seni doğduğuna pişman edeceğim Vera. Eğer o gece mezarının başında abim olmasaydı şu an kömürleşmiş kalbin Yurehan'ın dişlerinin arasında olurdu. İçimde sana karşı küçücük bir acıma hissi olmadığı halde sana yardım edeceğim çünkü ne yazık ki bu savaşta müttefikiz. Sen de dahil olmak üzere hiçbir fani abime kavuşmama engel olamaz bu yüzden bana yardımcı ol ve gözlerini kapat."

Rüzgarları sadece işitmiyordum hissediyordum da. Saçlarım geriye savrulurken gözlerim açık kalmakta güçlük çekiyordu. Ona karşı soracağım çok fazla soru vardı. Mesela aileme ne olacaktı?

"Neden, ne yapacaksın bana?"

"Eğer Doğuş Gününü beklersek Yurehan senin ruhunu çoktan alır. Bu yüzden seni yeryüzüne belirlenen süreden daha erken göndereceğim." 

Ben tepki veremeden bir güç tarafından gözlerim kapanmıştı. Geri açtığımdaysa her şey çok geçti. Sırlanmış aynanın içinde yalnız ve hapsolmuştum. 

Yumruklarım ve çığlıklarım boşunaydı. Görebildiğim tek şey aynanın sınırları içerisinde hala uyumakta olan Ata'ydı. 

Dudaklarımdan boğazımı yırtarcasına çıkan çığlığı o duyamazdı ama ben arkası gece kadar karanlık olan bu aynada tek başıma işitiyordum.

"Beste!"


Merhaba!

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi dilediğiniz satırda belirtebilirsiniz.

Her şey gönlünüzce olsun.

ayça

AÇIK MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin