"Emredin komutanım."
"Irak'ın kuzeybatısında, 2. üs civarında bir mezrada teröristlerle yapılan çatışmada 2 şehit verildi. Destek ekibin yetişmesine kalmadan da bir astsubay ve bir subay rehin alındı. Civar köylerden gelen bilgilere göre şehitlerimizin naaşlarını da propaganda haline getirmek için rehin askerlerle birlikte götürdüler... Demirkaya!"
"Emredin komutanım!"
"Deşifre olma pahasına o askerlerin yerlerini bul. Ne ölümüz ne dirimiz... Anladın mı üsteğmenim? Ne ölümüz ne dirimiz! Onlara verecek tek bir askerimiz yok!"
"Emredersiniz komutanım."
"Kano kod adlı bir terörist. Askerimizle irtibat kesilmeden hemen önce subayımızın bize verdiği isim bu."
Söyledikleriyle duraksadım.
"Komutanım, Kano'yu biliyorum. Bazı terör örgütlerine ağır silah yardımında bulunduğunu duymuştum. Ancak...her yerde Kano'nun öldüğü söylentisi dolaşıyor."
"Biliyorum üsteğmenim, lakin subayımız bu ismi sebepsiz vermiş olamaz. Görevin üsteğmenim, sana verilecek koordinatlara gidip subayımız ve astsubaylarımızı bulman. Önceliğimiz onlar."
"Emredersiniz komutanım."
"Allah yar ve yardımcın olsun."
"Sağ olun komutanım."
***
Gözümü önümdeki camdan ayırmadan adamın yansımasını takip etmeye devam ediyor alışverişini bitirmesini bekliyordum. Yaklaşık iki gündür her yerde askerler ile ilgili bilgi alma umuduyla bir zamanlar Kano için çalışan bu adamı takip ediyordum. Eğer tahminim doğruysa ve Kano yaşıyorsa bu sakallı hala ona çalışıyor demekti.
Adamın alışverişini bitirmesiyle birlikte arkasından takibe devam ettim. Bir süre sonra bir terzinin önünde durup etrafını kolaçan etmeye başlayınca hızla yandaki tezgahtan bir kumaş alıp arkasından içeri geçtim.
Tezgahın arkasındaki aralık kapıdan gelen fısıltılarla peçemi burnumun üstüne kadar kaldırıp biraz yaklaştım.
"Ne işe yarıyor bu Haso?"
Kısık ama kaba bir gülüşün arsından başka bir ses geldi.
"Bu ilacı o askerlere içir, göreceksin zaten Tefşit. İlaç yurt dışından gizli yollarla zar zor getirildi. O askerleri bununla mankurtlaştırabilirsiniz. O kadar."
"Vay vay vay. O kadar da direniyorlardı. İşte şimdi görecek o albay. Neyse, parayı gece yarısı aşağı köyde, tepedeki evden alın."
Hızla dışarı çıkıp kırmızı kamyonun arkasına geçtim. Terziden çıkan adamı takip etmeye başladım. Sürekli ceketinin iç cebine giden eli ve sırıtıp durması, bahsettiği ilacın yerini belli ediyordu. Adam ilçeden çıkar çıkmaz bir ağacın arkasında, üstündeki cübbeyi ve başındaki puşiyi çıkardığında klasik kıyafetleriyle kaldı ardından da devam etti.
Üstümdeki siyah çarşaf artık sıcaktan patlama eşiğine getirse de terimi bile silmeye vaktimin olmadığını biliyordum.
Eğer bahsettikleri ilacı askerlere içirirlerse söyleteceklerini, yaptıracaklarını tüm dünya televizyonuna yayarlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜKUNET
Teen Fictionİki askeri bir araya getiren şey vatandı. Nur ile Kerim'i bir araya getiren ise sükunetti. Alacalı bir sükunet... Yerlebir olmuş ruhların yerlebir ediş hikayesi. Nur Demirkaya & Kerim Kırcalı