3. Bölüm: Korku ve Operasyon

269 25 23
                                    

Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar.
Uzun bir bölüme hoşgeldiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.🌟🌟

İyi okumalar.

☆☆☆

Hayatım rayına giriyordu hızla. İlkin verilen görevi başarıyla tamamlayıp ardından da tekrar TSK bünyesine alınmıştım. Şimdi ise görmesem de güzel olduğunu düşündüğüm bir ev, daha aramama bile gerek kalmadan ayağıma gelmişti.

Birlikte kalkıp onların da ısrarıyla arabalarına bindim.

"Adın Nur'du değil mi kızım?"
Teyzenin ön koltuktan biraz arkasına doğru dönmesiyle başımı salladım.

"Evet, adım Nur."

"Buraya yeni geldiğini söyledin. Nereden düştü yolun buralara?" diye sırduğumda gülümsedim.

"Hakkari'den teyzecim. İşim dolayısıyla buraya geldim."
Başını salladığı sırada yanımdaki kız atılıp "İşin ne ki?" diye sordu hemen. Ardından mahcupça alnını kaşıdı.
"Ben Sıla bu arada. İsmimi söylemeyi unuttum, kusura bakma."

Gülümseyerek elimi geçiştirircesine salladım.

"Önemli değil, memnun oldum Sıla. Askerim ben, onun için buradayım."

Gözleri şaşkınlıkla açıldığında önüme dönüp diğerlerine baktım. Yaşlı kadın kısa bir şaşkınlık geçirse de hemen ardından gülümseyerek aynadan beni inceledi. Aynı şekilde karşılık verdim ona. Deniz ise yoldaki bakışlarını bana çevirdi hızla. Bakışları tekrar yola dönse de kulağı bizdeydi.

"Asker mi?"
Sıla'nın sorusuyla tekrar ona döndüm. Hala şaşkınlığı üstündeyken önüne dönüp dikiz aynasına baktı. Deniz'le aynadan birbirlerine baktılar bir süre, ardından muzipçe gülümseyerek baş salladılar aynı anda. Gözlerinin parladığına şahit oldum. Gizliden yaptıklarını sansalar da baş parmaklarını kaldırıp hafifçe salladıklarını gördüm. Bu hallerine anlam veremesem de art niyetli olduklarını düşünmüyordum. Geriye kalan yol boyunca sürekli Sıla ve Deniz'in sorularını cevaplamaya çalışmıştım. Öyle sorular soruyorlardı ki şaşkınlıkla onların kendi aralarında o soruları cevaplamalarını dinliyordum.

En son dağda kertenkele mi yılan mı yediğimiz konusunda tartıştıklarında şaşkınlıkla onları dinliyordum.

"Kızım, diyorum sana bunlar kertenkele yiyor oralarda. Böyle pişirip pişirip ağızlarına atıyorlardır çerez niyetine, kesin."

Sıla hızla sözünü kesti.

"Saçmalama Deno. O küçük ve hızlı şeyi nasıl yesinler. Tabiki yılan yiyorlardır dağda. Filmlerde falan görmüştüm."

Ardından hızla bana döndü.

"Hangi tür yılanlardan yedin sen? Çok merak ettim bak. Nasıldır tadı acaba?"

Gülüp başımı iki yana salladım.
Zorda kalınca hayvan avladığımız oluyordu ama bu iki şapşalın es geçtiği bir şey vardı: Kumanya. Hem oturup onlara dağda neyi nasıl yaptığımızı anlatacak değildim.

"Sakin olur musunuz?" diyerek aralarına girdiğimde ikisi de sesini kesti.
"Tıpkı sizin gibi insanız biz de. Yamyam değil. Ne kadar açıklarsam doğru olur bilmiyorum ama sandığınız gibi değil çoğu şey."

Zor şartlar altında uyuduğumuz ya da yemek yediğimiz zamanların bir kısmı belirdi gözümün önünde. Cevabım ile ikisi de şaşırdı ama daha çok hayal kırıklığı ile bana bakıp susmayı tercih ettiler. Bu hallerine gülmekle yetindim. Birkaç dakika sonra bir mahalleye girdiğimizde yüzümdeki gülümseme büyüdü. Sokakta oynayan çocukların yanısıra kapı önünde sohbet eden teyzeler de vardı. Kahve önünde tavla atan amcalar, kuaför önünde bigudileriyle dedikodu yapan kadınlar...

SÜKUNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin