BÖLÜM 21

33 4 30
                                    




Onca kelime varken suskunluktu en gürültülü çığlık, ölürken.

C.of.R.

Düşünceler zihnimde bir anda karmaşaya dönmüştü soruyla birlikte. Beynimde isyan bayrakları saklandığı yerlerden çıkarılmış, kaosu susturamayan krallık gibi çaresizce olan biteni izliyordum. Bilincim açıktı ama kapalı kadar suskundu dışımdaki ben.
"B-bana neden bunları soruyorsunuz?" bu sefer cidden numara yapmadan ağlamaklı çıktı sesim. İlk defa bu haldeydim. İçimden tekrarlıyordum aptal bir hata yapmamak için kendine gel Taehyung... kendine gel. Adam neden sorduğumu gayet iyi bildiğimi söylüyordu. Ne biliyordu? Benim kanım vardı evet bilerek yapılmıştı. Jungkook'un, beni vurduğunu düşüneceklerdi mükemmel bir plandı fakat ters gittiğini hissettiren bu adam neden beni sorguya çekiyor. Elinde böyle büyük bir koz olan polis direk onu tutuklatmaya çalışır para almak için medyayı kullanır. Peki neden ben? Onay versem beni şahit kullanacak desek yine de bu da ikinci adım olmalıydı. Bir boklar dönüyordu ve şu an diyeceğim her şey özgürlüğümün bir kelepçesi ya da anahtarıydı... ayağa kalktım tökezliyordum. Yanımda getirdiğim sırt çantamı alırken birkaç defa daha afalladım. Bedenim dengesini kaybetmiş haldeydi. Aptal Jungkook, dengemi bozmuştu. Sabah dedikleri şimdi olanlar. Tanrı beni almak için neyi bekliyordu? Müebbet hapsimi mi?

Sandalyeyi yerine iterken taş zemine sürtünmesiyle ve sesiyle beni zorladığında dedektif ayağa kalkıp yanıma gelmişti çoktan.

"Sakin ol, Taehyung... bunlar seni zora sokmak için değil." Ne içindi o zaman? Kalbim dayanmıyordu. Korkmuyordum ama yoruldum. Her an temkinli olmaktan, daha bende kabuk bağlamamış eski yaralarımın başkalarının alaylarına mahsur kalmasından, tüm bunların çok kolay bir olaymış gibi görülmesinden o kadar sıkıldım ve yoruldum ki. Tanrı yanına çağırsaydı güzel, rahat bir uyku isteğiyle oraya gidecektim. "A-artık yapa-mıyorum." Koluma dokunan parmaklarına bedenim geri çekilerek tepki verdi istemsizce. Kısık sesle özür diliyordu adam. "Sana yardım edeceğim Taehyung. Gözlerime bak inan bana seni koruyacağım. Geç geldiğim için affet beni." Yavaşça izin isteyen gözlerle sarıldı bedenime. Her şeyden kaçan bedenim sarılana karşı öyle kapanmıştı ki. "B-beni tanıyormuşsun gibi ko-konuşuyorsunuz." Sarıldığı adamı uzaktan izleyen polislere bakıyordu Taehyung. Bedeni huzursuz değildi neden bilinmez. "Şşş...geçti her şey." Yüzleri birbirine bakarken Taehyung'tan birkaç santimetre uzun boyu ile gözlerinin içini görüyordu Minyeon.

Gözlerinin önünde sert bakışlara sahip ama hemen ağlamaya mahkûm gözleri, dayanıklı bir beden ama ölmek üzere, her şeyi atlattım sanmış ama uçurumdan atlamış bir kişi vardı. Yanağına dokunmak yaşlarını silmek istedi ama o narindi.

Koparılmasına gerek yoktu onu soldurmak için, dokunmak yeterdi.

"Bana doğruları söylemen gerek Taehyung sadece doğruları tamam mı?" Taehyung bu ısrarı anlamıyordu neden olduğunu sadece bildiği bir şeylerin döndüğüydü. "Siz J-Jungkook'un adımı falan mısınız?" pat diye ağzından çıkan sözlerle kendim şaşırdım. Beni hapse sokmak için kayıt falan alıyorsa buradan çıkmam gerekiyordu da nasıl? Karşısında ki adam böyle düşüneceğini düşünmemişti. "Nereden vardın bu kanıya?" artık birbirlerine temas etmiyorlardı ama oldukça yakın mesafelerde duruyorlardı. Adam neden sürekli beni zora sokuyordu şahsen dedektif olmak için doğmuş tebrikler fakat... "Sizde beni kullanacaksınız değil mi?" bir anda çıkıştı. En azından Jungkook'un beni delirttiğini düşünebilirdi ki bu toplu katliamın sonucu olurdu. "Hayır, tabii ki de." Dedi net sesle. "Sormayacak mısınız sizde diğerleri gibi kaç kişiydiler, ne yaptılar, neler söylediler, sen..." durdu. Diyeceği kelimeleri önce kendisi sindirmeye çalıştı. "...istekli miydin?"bu küçük fısıltı çığlıklar atmışçasına boğazını acıtmış, paramparça olana deksessizliğine kavuşmuştu.

ROSES İN THE CORPSES                                                ʃTAEKOOKʃHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin