BÖLÜM 12

51 8 9
                                    




Her şeyin başladığı ve şu an ki haline gelişini hatırlamaya çalışıyordum. Yağmur damlaları arasında düşüncelerim dolanıyordu. Başıboş öylece. Mutlu muydum? Üzgün müydüm? Bilmiyordum. Tek hissettiğim biraz olsun huzurdu. Arabada kırmızı ışıkta beklerken yanımda sakince uyuyan çocuğa baktım. Her şeyin nedensizce olmadığının bir kanıtıydı o. Bugün eve gittiğimde sadece onunla vakit geçirmek istiyordum. Sadece onu görmek. Kısa süre olabilirdi ama aslında kısa değildi. Ben onu kafe de gördüğümde garip olmuştum ama umursamadım. Onun kim olduğunu biliyordum artık. Aslında benim ona olan hislerim çok çok öncedendi. Ama başlarda bahaneler aradım, kendimce evinde duran birine hem de 4-5 gündür olan birine bu kadar bağlı hissetmek kendini, düşüncelerle oyaladım zihnimi. Ama her şey birkaç saat önce Nobue'ye kurduğum cümlelerle, her şey sırasıyla gözümün önüne gelmişti. Nasıl unutabilmiştim ki adını? İlk kafedeyken de tanıdıktı ismi, hislerim. Kader garipti. Size unuttuğunuz anda çıkarıyordu istediğinizi. Eve yakınlaştıkça tüm olaylardan sonra rahat bir duş alacağım için mutluydum. Orayı gerçekten iyi temizleyeceklerine emindim. Ama Nevil benden ne isteyeceğine karar veremiyorum. Evet, aklıma asansörde yaşananlardan sonra benden o tür bir şey istemeyeceğini biliyordum. Çünkü bunu isteseydi yapabilirdi. Bunu hala istiyorsa yine yapabilirdi. Benim güçsüz olmamdan dolayı değildi. Onun bu gücü olmasındandı. Ataklarım başladığında istemsizce güçsüzleşmem. Titremeye başlamam bunun nedenlerindendi. Neden onun benden gerçekten kötü bir şey isteyeceğine dair içimde berbat bir his vardı? Ayrıyeten Nobue ilk geldiği zamandan sonra bir daha hiç aramamıştı, Nevil. Garip bir kişiliğe sahipti. Ama benim anlamadığım onunla ilgili başka şeyler olduğuydu. Gerçek adını bilmemek sinir bozucuydu. Adını bilmediğimiz gibi yüzünü de bilmiyordum. Ama o benim hakkımda her şeyi biliyordu. Nevil'a kızsam bile elimden gelen bir şey yoktu. Ondan yardım istedim çünkü Jungkook'u öylece bırakamazdım. Lise zamanlarımda onu gördüğüm zamanları nasıl unutmuştum ki. Yıllar garipti siliyordu bütün anılarımızı yavaşça. Ama ben kaybolup giden yıllar gibiydim. Her şeyimi kaybediyordum ama en çok da kendimi. Evin yakınlarına park ettim arabayı yağmurda fazla ıslanmamak için. Bu araba ilk Jungkook'u depoya götürdüğüm araba değildi. Onu orada parçalanmaya bırakmıştım. O arabayı sevmiştim. Hep sevdiğimiz şeylerden vazgeçeriz değil mi hayat? Arabadan inip Jungkook'u kucağıma aldım ağırdı. Cidden çok ağırdı. Adamın, Jungkook'a verdiği ilacı onu öldürmeden önce kontrol etmiştim. İlaçtan verilmesi gerekenden biraz daha fazla vermişlerdi. O nedenle bir saatte anca kendine gelirdi. Tek sıkıntı apartmanın en üst katında oturmam ve elektriklerin olmamasıydı. Karanlıkta kucağımdaki çocukla merdivenleri zar zor çıkıyordum. Hiçliğe doğru gidiyormuş gibiydik. "İnsanlar neden karanlıktan korkarlar biliyor musun Jungkook?" yavaş yavaş merdivenlerden çıkarken " Çünkü kendi kafamızda kendimizi korkuturuz. Aslında karanlıktan yaratık çıkacağı ya da yalnız olduğumuz için korkmayız beynimizde oluşturduğumuz kendi yarattığımız bir varlığın çıkmasından korkarız. Herkesin karanlıktan aynı nedenlerle korkmadığını göreceksin eğer onlara sorarsan. O hiçlikte kendilerinden korkarlar. Karanlıkta karşılarına çıkan şey aslında kendileridir. Bizler hep kendimizden korkarız, Jungkook." Kapıdayken onu yere oturttu ve anahtarla kapıyı açıp tekrar kucağına alıp kapıyı kapattı.

Yağmurun hızlanmasıyla şehrin sokakları da yalnızlıkla boğulmaya başlamıştı. Manzara karşı olan çalışma masamda elimde kahvemle her damlanın camdan nasıl aşağıya indiğini izliyordum. Jungkook yatak odasındaydı. Uyuyordu. Eve geldiğimizde üzerini değiştirmem gerekir miydi? Bilmiyorum. Öylece yatırıp üzerini örttüm evimin neredeyse her odasından boydan camlar vardı bu özellikle seçtiğim bir özellikti. Nevil' ın evinde okuduğum kitabı yanımda yetirdiğimi sanırım ona söylemeliydim. Bunu tamamen unutmuşum. Ama sıkıntı olacağını düşünmüyorum . Tabii ki onun cep mendili de benimleydi. Sakin bir gün istiyordum oldukça sakin. Kitabı kaldığım yerden okumaya başladım.

ROSES İN THE CORPSES                                                ʃTAEKOOKʃHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin