BÖLÜM 4

52 11 4
                                    




1 gün sonra akşam saat 23.12

" Nereye gidiyorsun bu saatte Jungkook? " annesinin yanına gidip oturdu. Ona endişelenmemesi gerektiğini ve hemen döneceğini söyleyip olduğu yerden kalkarken annesine küçük bir öpücük vermeyi unutmadı. Evden çıktığımda telefonumdan en yakın arkadaşımı aradım ama açmıyordu. Ben de Syung' u aradım. Açtığında ağlıyordu ve oldukça sinirliydi. " Ne var neden arıyorsun beni ya da ne yüzle arıyorsun?" ne olduğuna dair bir gram fikrim yoktu. " Ne oldu? Ne yaptım ben?" kız bağırarak
" Arkadaşımız Dong Sun öldü. Ve sen onu anma törenine bile gelmedin. Ayrıca senin gibi bir iğrençlikle artık işimiz olmaz. Sen çok tehlikelisin bunu biliyorum. Kanıtlayacağım! Arama beni bir daha!" deyip aniden telefonu yüzüme kapattı. Haberlerde birinin öldüğünü duymuştum ama onun sınıf arkadaşım olacağı aklıma gelmemişti. Sokakta yavaşça yürürken Dong Sun'nun ölmesine hiç üzülmemiştim aksine kahkahamı zor tutuyordu. İnsanı sürekli ezen birinin aniden ölmesi hoşuma gitmişti. O üzülmeyi bile hak etmiyordu. Geçen ki kafeye girdiğimde iki üç kişi vardı. Bu kafe 7/24 açık olması gerçekten mükemmeldi. En son Dong Sun ile oturduğumuz yerde yüzü tanıdık gelen biri oturuyordu. Kahveyi söyledikten sonra ona biraz daha dikkatli baktığımda kim olduğunu anlamak zor değildi. Geçen kahve aldığında onun kahvesini almaya çalışan adamdı. Onun önünde ki masaya kahvemi alıp oturduğumda bende bilgisayarımdan arkadaşlarımın bana önerdiği siteyi aramaya başladım. death.web sonuçlarına ve kaçırılan insanların listeleri önüme çıktığında Jungkook gülümsedi. Ne aradığını biliyordu, Jungkook. Ama karşısında ki adam neden sürekli dikkatini dağıtıyordu anlamıyordu. Gözlerini kapatıp açıyordu. Hatta elleri de titriyordu.

Taehyung o günün etkisinden nerdeyse üç gündür hiç çıkamamıştı. 3 günde yaklaşık dört kilo vermişti. Hiçbir şey yiyemiyor yediklerini de olduğu gibi çıkarıyordu. Gece kâbusları geri gelmişti ki en kötüsü de buydu. Nevil onunla dalga geçmek için bunu yapması adil değildi. Sürekli aynı rüyayı görüyordu. Nefes alamıyordu. Midesi yemeği kabul etmediği için en iyi seçenek olan sevdiği kafesine gitmişti. Ama kafeye tanıdık birinin gelmesini beklemiyordu. O çocuğa baktığında nefesi daralmıştı. Anlamsızca gerilmişti. Çocukta onu fark etmiş gibi bir süre sonra ona bakmaya başlamıştı. Taehyung' ta aynı sitede çok konuşulan bir cinayet dikkatini çektiğinde konuşmaları da okumaya başlamıştı. Liseli bir erkek çocuğuna yaptıkları tacizleri ve işkenceleri anlatıyorlardı bir de video vardı. Kulaklığını takıp videoyu açtığında çocuğun çığlıkları ve inlemeleri duyuluyordu. Taehyung için son damla bu olmuştu. Yerinden hızlıca kalkmasına rağmen kafenin ortasına kusmuştu. Üç beş kişide bunu umursamamıştı. Çalışanlar ve bir kişi onun yanına gelmişti. Biri arkasında sırtına dokunduğunda istemsizce irkilmişti. Kişi sırtını eliyle yavaş yavaş okşuyordu. Taehyung kafanı kaldırdığında o çocuğu gördü, Jungkook. " İyi misin?" dediğinde kafasının salladı sadece. Çocuk onu kolundan tutup sandalyeye oturttuğunda onunla konuşmaya devam ediyordu.
Bir anığına Jungkook' un gözü bilgisayara kaydığında tekrar gülümsedi birkaç saniyeliğine. Taehyung sakinleşirken kafeye gelen polisler işleri daha da kızıştırmaya başlamıştı. Taehyung soğukkanlı biriydi bu konularda asla taviz vermezdi. Adamlar yanlarına geldiğinde Taehyung iyi olsa da hala hastaymış gibi davrandı. Adamlardan biri
" Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama ben Dedektif Bang Chol cinayet birimlerinde çalışıyorum. Acaba hanginiz Jeon Jungkook?" dediğinde gerçekten Nevil' ın tüm delilleri ortadan kaldırdığın emin olmuştum. Gerçekten ona güvenebilir miydim? Önümde ki çocuk şaşkınlıkla " B-benim efendim." dediğinde sesi titremişti.
Masum bir yüzü vardı, tıpkı bir melek gibi. Nevil' ın yüzü aklına geldiğinde tıpkı şeytana benziyordu. Jungkook adamları dikkatlice dinliyordu. Bang Chol zeki bir polisti. Karısını ve kızını Captivity of Roses öldürene dek gayet mutlu bir hayatı da vardı diye kendini kandırır. Ama şimdi ise tek hedefi şu Captivity of Roses denilen adamı ya da kadını bulmaktı. Nasıl olurda bu kadar kusursuzca öldürüyordu anlamıyordu. Ama karısı ve kızında farkı bir yol izlemiştir. Gülü kızıyla karısı el ele tutuşurken avuçlarının içine bir gül bırakmıştır. Ortada ne kan ne de yaralama vardır sadece kalpleri durmuştur. Bir de ona yazdığı not vardı ama onu hiçbir zaman soruşturmada göstermemiştir. Parmak izi, araba lastik izleri kameralar hiçbirinde herhangi bir iz yoktu. Tam 38 cinayet olmuştu ama hala ortada elle tutulur bir bilgi yoktu.

ROSES İN THE CORPSES                                                ʃTAEKOOKʃHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin