BÖLÜM 1

74 15 5
                                    




Kafede ki konuşmalardan daha çok akılda kalıcı o çocuğun bakışlarıydı. Bakışlarını sanki hala üzerimde gibi hissediyordum. Saat çok geç olmuştu. Sevdiğim saatlere geliyorduk. Saat tam 02.00 olduğunda ayakkabı bağcıklarımı bağlıyordum. Sırt çantamı da aldıktan sonra evime son kez bir bakış attım. Evim bir çatı katıydı. Salonun manzara tarafı tavandan tabana kadar cam kaplıydı. Tam karşısında duvarın önünde çalışma masamı koymuştum. Çalışırken şehri izlemek hoş oluyordu. Birkaç küçük koltuk ve kütüphane vardı salonumda. Diğer odalarda küçüktü ama sevimliydi. Merdivenleri inerken bugün yaptığım o garip konuşmaları bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Bugün hedefimde kimse yoktu. Evimden biraz uzak ama Seoul' un en ünlü şirketinin eğlence kulübüne gitmek aklıma yerleşmişti. Bu yere sadece davetliler alınırdı ve tanıdıkları olanlar. Oranın çalışanlarından biri Sung' un yakın arkadaşıydı. O çocuk popülerdi. Onun olduğu ortama girmek kolaydı oldukça kolay. Araba şirketin önünde durduğunda dışarı çıkacakken kapıyı vale açtı kapıyı şaşkındım, bunlara alışkın değildim. Merdivenleri hızlıca çıktıktan sonra kapıda ki görevliler ad kontrolü yapıyordu. Benim adım sorulduğu sırada arkamdan koşuşturma sesleri geliyordu. Arkama döndüğümde etraftaki herkes açılmıştı. Sanki özel bir protokol gelmiş gibi. Bir tek ortada ben duruyordum. Ve tamamen arkamı döndüğümde önümde simsiyah takımlı yüzünde de siyah maske olan bir adam bana bakıyordu. Çekilmemi bekliyor gibiydi. Ancak sıra benimdi beklemeliydi doğru olanda buydu. Adları kontrol eden kişiye tekrar döndüm. Adama " Kim Taeh- " araya başka biri girerek

" Efendimizin önünden çekil- " onu da bölen kişi siyah maskeli adamdı." Adınızı ne demiştiniz?" bana bakıyordu dik dik. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. " Benim adı mı sordunuz?" olumlu anlamda kafasını salladı.

" Kim Taehyung " adamın yüzü görünmese de gözlerinden bir anlığına gülümsediğine emindim. Olaylar nereye gidecek gerçekten merak ediyordum. " İçeri girmeyecek misiniz Bay Kim? Lütfen önden buyurun." Şaşkınca önden yürümeye başladım içeriye girerken şu siyah takımlı hepsinin patronu gibi görünen adam hemen yanımda yürüyordu. Her şeyi siyahtı. Gömleği, kravatı, ayakkabıları maskesi bile inanılmazdı. Adamın arkasında yaklaşık on kişilik koruma ekibi vardı. Ama asansöre binerken hiçbiri binmemişti. Asansör en üst kata sakinlikle çıkıyordu. " Sizin adınız nedir? Bu kadar korunduğunuza göre önemli biri olmalısınız değil mi?" yanımda ki siyahlı boğazını temizledikten sonra " Ben Nevil bu şirketin sahibiyim." Sahibi mi? Bu adam o kadar genç görünüyordu ki benden küçüktür diye düşünmüştüm. Bu koca şirketin sahibi o muydu, cidden? " Çok genç görünüyorsunuz böyle büyük bir şirket için biraz saçınızın dökülmesi gerekmez miydi?" bu kişi beni hem geriyordu hem de korkutuyordu. İşte tam da bu yüzden bu kişiyi tanımak istiyordum. " Doğru, şirket babamındı." Her şey belli oluyordu. Şanslı velet " Acaba çok özel olmazsa yaşınızı öğrenebilir miyim?" adam bu sefer asansöre yaslanmış bana döndü " Neden bu kadar çok soru soruyorsun? Ne öğrenmek istiyorsun gerçekte merak ettim doğrusu." " Hiçbir şey sadece benden büyük müsün yoksa küçük müsün? Merak ettim." Adam bana birkaç adım daha yaklaştı ve durdu. Aynı zamanda asansörü de durdurdu. Bu adamla hiç konuşmamalıymışım gibi hissetmeye başlamıştım. Kimdi ki bu adam ya da çocuk?

" Kaç yaşındasınız? " dediğinde afalladım. " 22 yaşındayım, sanırım." Küçük bir kıkırtı duyuldu bu siyahlar krallığının gülebildiğini düşünmemiştim.
" Sanırım ne demek? Yaşını bilmiyor musun sen?"
" Gerginim tamam mı? Hesaplayamadım bir an. En son doğum günümü kutladığım günü aklımdan sildim b-ben o yüzden sanırım." Dikkatini çekmiş olacak ki " Hm..." sesiyle beni daha çok germeye başladı ayrıca bu korumalar bu adamı nasıl merak etmiyordu? " Ben 23 yaşındayım Bay Kim."

" Sana kesinlikle abi demeyeceğim. Ama söylediğin için teşekkür ederim. Ama son bir şey sormak istiyorum. Nevil ne demek hiç duymamıştım?" Diyerek ona bakmaya başladım. Açıklama yapmayacağını düşünüyordum, doğrusu. Bana hiç bakmadan " N harfi Nemesis' in diğerini zaten biliyorsundur." Kısa bir cevaptı ama bu görünüşünü açıklayan bir adı vardı. Nemesis intikam Tanrıçası ve Evil iblis, tam ona benziyordu. Düşüncelerin arasında asansörün tekrar çalışması için düğmesine çoktan basmıştım. Tekrar eski sessizliğe döndü asansör. Nevil her şeyin kusursuz olacağından emindi zaten ama bu kadar tesadüfü o bile beklemiyordu. Kader bile bu planları izliyordu sanırım. Güleceğini tutamayacağından korktu asansörden inene kadar. Komikti tüm bu olaylar onun için, oyunu tıkır tıkır ilerliyordu. Taehyung asansörden indiğinde Nevil önden gidiyordu. Nevil' ın kadın korumalarından biri sürekli ona bakıyordu. Anlam veremese de ortama girince pekte umurumda olmadı. Her şeyi unutmuşçasına dans pistinden geçip içki almaya gidiyordu ki tam önünde sabah kafede ki saf zengin çocuk vardı. Taehyung' un dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Çünkü o çocuğun şu an öpüştüğü kişi kadın değildi. İçkisini alıp çocuğun onu görebileceği bir yere oturup zevkle onlara bakarak içkisi yudumluyordu. Çocuk kafasını inleyerek öptüğü çocuktan kaldırdığında karşı masa da turuncu sweatli siyah dar pantolonlu kişiyi hemen tanımıştı. Ona doğru yürümek için oturduğu yerden kalktı. Taehyung çocuğun ona ulaşmasını ve oturmasını bekledi. Oturduğunda ise " Sende pek kadınlarla iletişim kurmasını bilmiyormuşsun." Dediğinde sırıtıyordu. Çocuk bu durumdan gittikçe rahatsızlanıyordu. Okuldan birinin öğrenmesi onun sonu olurdu. Sırf kimse öğrenmesin diye bu pahalı yere geliyordu. Bir aptalın her şeyi mahvetmesine izin veremezdi. " Ne istiyorsun benden?" Ah bu cümle en sevdiğiydi Taehyung' un. Taehyung onunla zevkle uğraşıyordu ama kafasını biraz kaldırdığında siyahlar kralı Nevil' ın bir kızla ne kadar yakın olduğunu görmüştü. Korkutucu bir kişiliği vardı Nevil' ın. Cennetten kovulan beyaz kanatlı meleğin burada nasıl simsiyah olduğuna şahit olmuş gibiydi. Ama Taehyung' u kendine getiren Nevil' ın bir anda ona bakması değildi. Karşısında ki çocuğun ona

" Gayleri sevmiyor musun?" sorusuydu. Tamamen dikkatini çocuğa yöneltmişti. Çocukta aptal değildi, tedirginliğini hemen fark etmişti. " Neden bu kadar gerildin yoksa sende mi böy-" Taehyung istemsizce titriyordu. Aklına o gün geliyordu. Yardım edin diye bağırışları ama kimsenin onu duymayışı geliyordu.

" Kes sesini." Dedi Taehyung kafasındaki fısıltılarla birlikte karşısında ki çocuğa. Bu sefer çocuk kahkaha atmıştı. Zayıf noktasını bulduğu için mutluydu. Ama neden bu kadar etkilendiğini, titrediğini de merak ediyordu. Bu merak konusunda da yalnız değildi. Nevil da en az onun kadar merak ediyordu. Birkaç dakikadır masayı dinliyordu. Kafasında ki bazı taşların yerine oturmadığını anlaması uzun sürmedi. Taehyung birden yerinden kalktı ve çantasını da alıp lavaboya doğru adımladı. O çocukta arkasında hızlı adımlarla onu takip ediyordu. Lavaboda Taehyung' un kolunu tuttuğunda Taehyung' un boşluğuna gelmiş gibi öylece duruyordu. " Neden böyle oldun ki tanışıp kaynaşa biliriz. Fark ettim de inanılmaz güzelsin bir erkek için. Gel baştan tanışalım. Ben Dong Sun ya sen?"  Taehyung' un aklında hala aynı cümle yankılanıyordu. *Bir erkek için inanılmaz güzelsin* bu yüzden miydi her şey tüm o çektikleri yüzü yüzünden miydi? Taehyung kolunu çocuktan kurtarıp bir an önce burayı terk etmeliydi. Asansöre tüm gücüyle koştu. Kapanmadan bindiğinde çantasında ki antidepresanlarını arıyordu. Bulduğunda derin bir iç çekti en yakın marketten su alıp içmek ilk planıydı şu an için. Şirketten çıktığında vale arabasını getirmek için gitmişti. Arkasından biri seslendiğinde sesin geldiği yöne döndü. Barda ki çocuk hala onu takip ediyordu. Taehyung derin bir iç çekti. Bu çocuğu bir yandan da sevmişti. Çocuk yanına geldiğinde araba da önlerinde durmuştu. " Benimle gel." Deyip çocuğa göz kırpmıştı. Çocuk bir anda bu yumuşamayı anlamasa da arabaya zaferle arabaya bindi. Taehyung arabayı aşırı sakin sürüyordu. Kötü olan suyu almayı unuttuğu gibi artık aklında antidepresanlarda yoktu artık. Araba karanlığı yararak ilerlediğinde Dong Sun nerede olduklarını anlamaya çalışıyordu. Arabanın camını aşağıya doğru indirdiğinde burnuna gelen toprak kokusuyla ve artan ağaç sıklıklarıyla ormanın derinliklerine gittiğini fark etmişti. Araba gittikçe yavaşlayıp durduğunda yanında ki çocuğa baktı.

" Kimse senin hakkındakileri öğrenmesin diye bu kadar uzağa gelmeye gerek var mıydı gerçekten?" Taehyung ona döndüğü sırada küçük bir kahkaha attı. " Neymiş o gerçekler merak ettim doğrusu?" Dong Sun adamda ki garipliği fark etmişti çoktan, gözleri parlıyordu hatta korkulası derece parlıyordu. Sürekli gülümsüyordu ve elleri arabanın direksiyonunda müzik çalmamasına rağmen deli gibi ritim tutuyordu. Dong Sun ona olan isteklerini bastıramıyordu nedensizce, korkuyordu ama karşısında ki adam siyah saçlarıyla esmer teniyle onu geçen her saniye etkisi altına alıyordu. Taehyung çocuğun davranışlarını çoktan analiz etmişti. Ona yaklaştı. Bunu yapmaması gerekiyordu belki ama kimin umurundaydı ki bu. Çocuğun yanağını eliyle tuttuğunda çocuk hızla ona doğru yüzünü yaklaştırmıştı. Taehyung aklında ki çığlıklara rağmen çocuğun dudaklarına dudaklarını sürttü. Çocuk delirmek üzereydi. Hatta ona dokunması için yalvaracak durumdaydı. Taehyung çocuğun alt dudağına hafifçe öptüğünde çocuk mırıldanıyordu. Taehyung dilini çocuğun dudaklarının üzerinde gezindirirken, çocuk bir andan kendi koltuğundan kalkıp Taehyung' un kucağına oturdu. Taehyung şaşkın değildi. Zevkler konuşmaya başladığında beyin susar derlermiş. Şu an o çocuğu anlıyordu. Kendi istemese bile vücudu ondan habersiz bazı yerleri uyarmaya ve hassaslaştırmaya başlamıştı çoktan. Çocuk çoktan Taehyung'a ileri geriye sürtünmeye başlamıştı. Çocuk Taehyung' un dudaklarına tekrar ulaştığında Taehyung diliyle resmen dans ediyordu. Ama Taehyung bunları istemiyordu. Çocuğun kulağına " Arabadan inelim mi burada rahat hareket edemiyoruz değil mi?" çocuk hipnotize olmuş gibiydi. Hızlı hızlı kafasını sallayıp kapıyı açtı. Çocuk arabadan indikten sonra Taehyung' ta çantasını arabanın arka koltuğundan alıp indi. Ormanın en derinliklerine doğru yürümeye başladı. Dong Sun ne olduğunu idrak edemiyordu. Taehyung onun birkaç adım ilerisinde durup onu takip eden çocuğa baktı. Onu baştan aşağı süzüyordu. Dudakları kıpkırmızıydı gömleğinin yarısı açıktı. Pantolonun önünde şişlik göze çarpacak derecedeydi. Taehyung zevkle gülümsedi. " Çok güzel görünüyorsun. Hem de çok." Çocuk bu iltifatla biraz olsun üzerinde ki gerginliği atmıştı. Taehyung çantasını yere koydu ve içinden ince şırıngayı çıkardı. Yavaşça arka cebine koydu. Çocuğa yaklaştı ve onu bu gecenin bütün arzusuyla öptü. Nefesi kesilene kadar dilini çocuğun ağzının her noktasına değdirdi, adeta nefes almayı şu anlık istemiyormuşçasına ve ayrıldı. Çocuk zor ayakta duruyordu. Taehyung cebinde ki iğneyi çocuğun boynuna aniden sapladığında çocuktan acı bir çığlık duyuldu. Dong Sun' un gözleri karamaya başladığında çoktan bacakları da onu taşıyamaz olmuştu. Bilinci kapanmadan hemen önce tek duyduğu karşında ki kişinin kahkahalarının yankılarıydı.

ROSES İN THE CORPSES                                                ʃTAEKOOKʃHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin