Yepyeni hafta.
Güzel mi iyi mi bilemiyorum şahsen. İlk gittiğim günden altı gün geçmesine rağmen hâlâ okuldakileri ne anlayabildim, ne de doğru düzgün konuşabildim.
Okul ortamı ilk başta çok samimi gelmişti fakat teneffüslerde ki garip hareketlerden sonra inek bir sınıftan başka bir şey değillermiş diye düşünmeye başladım. Ama o hareketlerin devam etmesi yani, teneffüslerde hoca varmış gibi, hatta daha sıkı bir şekilde başları öne eğik durmaları ve ayrıca hepsinin bu hareketi yapması bir bana mı garip geliyordu ki bana öyle diyince ters bakıyorlardı.
Sınıfta yine en arka sırada kendi halimde takılıyordum. Zaten bir halt anladığım da yok şahsen. Zil çalmasıyla kafamı sıraya koydum ve gözlerimi dinlendirmek için kapatacakken bir ses duydum. Daha doğrusu sesleniş.
"Hey, sen."
Yan yatırdığım kafayla yan sıradakilere baktığımda seslenen kişiye bakıyorlardı. Ben takmayıp aynı pozisyondayken bir daha seslendi.
"Sana diyorum arkada ki."
Hey bir dakika? Bana mı sesleniyor yoksa. Kafamı kaldırdım ve sesin geldiği tarafa baktığımda, kapı tarafında ilk sırada tek başına oturan o güzel çocuktu. Ona baktığımda gözleri... Gözleri benim üzerindeydi.
"Bana mı?"
"Evet sana Hyu...Umm... Adını bilemiyorum yanıma gelir misin?"
Beni çağırıyordu. O çocukla gram bir kelime bile konuşmamıştık. Çünkü biraz soğuk tipli. Ya da bana öyle geliyor çünkü genelde insanlar onun etrafında yedi yirmi dört dönüyor. Ama dediğim gibi hem soğuk hemde şuan ki oturuşu misal değişik biri.
İki dizini karnına doğru çekmiş bir başka deyişle köpek oturuşu şeklinde sırada oturuyordu. Yanına doğru ilerlerken diğer öğrenciler sanki ilk defa teneffüste ayağa kalkma görülmüş gibi bakıyorlardı. Bunlara nasıl dayanacağım, hepsi birbirinden garip.
Önüne doğru geldiğimde sırasının tam karşısında dikiliyor ne diyeceğini bekliyordum.
"Bu arada adım Hyunjin, derslerden dolayı tanışamadık ama olsun."
Diyip utangaç tipimle hafif bir şekilde gülümsedim. Sırf ortamı yumuşatmak için yaptığım bu harekete karşı yüzüme bile bakmadı ve önünde uğraştığı çantasında bir şey çıkardı. Paraydı bu. Az bir miktar para. İki parmağının arasına makas şeklinde aynı ifadeyle takılarak bana doğru uzatıp dik bakışlarını bana çevirdi.
"Bir gazoz."
Anlamadım? Ne demek bir gazoz? Parayı bana doğru uzatıp bir gazoz dediğine göre... Onun için kantine gitmemi mi istiyor? Ahh ciddi mi bu çocuk ne yapmaya çalışıyor?
"Anlamadım?"
"Bir gazoz dedim işte. Kantinin yerini bilmiyorsan koridordakilere sorarsın."
Aish? Şaka mi yapıyor anlamıyorum. Neden onun için ben kantine gidiyormuşum? Uşağı mi sandı beni? Ya da yedi yirmi dört etrafında dönen sınıf arkadaşlarından falan mı sandı?
Ona attığım beş saniyelik boş bakış ve uzattığı ele bakıyordum ki arkadan dikkatimi dağıtan bir el sallayış fark ettim. Jisung elini sallayarak dikkatimi çekmeye çalışıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selfish | Hyunlix
Teen FictionSınıftaki o garip çocuğu araştırmaya başladığımda bunların başıma geleceğini nerden bilebilirdim?