Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.
Başlamadan önce bu kitabın kurgusunu geçen sene yazmıştım. İlk bölümün yayım tarihi de eskilere dayanıyor. O yüzden kimsenin sevgilisini zan altında bırakmadığımı ve gerçeklere dayanmadığını söylemek istiyorum. Böyle bir açıklamayı yapmak zorunda kalmak bile benim için can sıkıcı. Yine de geçen diyalogların ve kişilerin hayatımdan çıkmış insanlarla bağları var. Sadece kurguyla değil. Olay ben bunları yaşamadan önce kurgulanmıştı. Sanırım manifestlemişim.
Bunu da bana özelden gelen bazı rahatsız edici yorumlardan sonra yapmak zorunda kaldım.
Her neyse.
Oylar çok düşük. Gören herkes oy verse dünyanın sonu gelir mazaallah, veremezler o yüzden. Hayalet okuyuculardan haz etmiyorum.
O zaman, keyifli okumalar.
-
"Seni tanıyamadım."
Kağıt kesiği.
Evet, dedim kendi kendime. Tam olarak kağıt kesiği gibi acıtıyordu.
Artık kanamıyordu. Kesinlikle ölümcül de değildi.
Ancak hala sızlıyordu.
"Sadece saçımı boyattım," diye mırıldandım. Gözlerim koyu kahve gözlerinin içine değiyordu ancak eskisi gibi tutunmuyorlardı ona.
Bir zamanlar ruhumu emanet ettiğim o yuvada bana ait hiçbir şey kalmamıştı artık. Hepsini kazımıştı. Başkasının varlığıyla doldurmuştu.
Hiç tanışmadığımız zamankinden daha yabancıydık birbirimize.
Kısa süren sessizliğin ardından, "Hiç boyatmam dediğin o renge," dedi. Parmaklarım istemsizce siyah saçlarımı buldum.
"Onunla beraber olduğunu söylediğin gün boyadım saçlarımı," dedim bir çırpıda. Göğsümden atmak istediğim bir yükmüş gibi.
"Eski saçların çok özel bir renkteydi," dedi ve birkaç saniyeliğine düşünür gibi etrafına baktı. "Turuncu ve sarı karışımıydı. Şey gibi..."
"Güneş," dedim.
Hak verir gibi gözlerime bakıp kaşlarını kaldırdı.
Güneş gibi.
Jisung'un sevdiğinin saçları gibi.
Gözlerimizin uzun temasından başını ağır ağır sallayıp başını çevirerek kaçtı. Yine o ifade vardı üzerinde. Pişmanmış gibi görünen ama sadece bana acıyan o ifade.
"Seninleyken onunla aramda bir şey yoktu."
"Neyse," dedim lafını ağzına tıkarak. Bunu konuşmak istemiyordum.
"Sadece saçın değil," dedi bu sefer. "Çok değişmişsin ama aynı zamanda hala karşımda iki sene önceki sen varmış gibi."
Ses tonu ninni söyleyen bir annenin sesindeki şefkate bulandığında gözlerimi kapattım. Karanlık içime işledi.
Buna yeniden kapılamazdım. Buna yeniden inanamazdım.
"Hala aynıyım zaten," dedim buz gibi bir sesle.
"Sınıf birinciliği devam o halde," derken gözlerimi araladım.
"Evet," diye yanıt verdim dudaklarımı ıslatarak. Başını düşünceli bir biçimde salladı.
"Hala sevgili yapamıyor musun?" diye sorduğunda yanlış anlaşılmamak için hafifçe gülümsedi. Bunu sormasında hiçbir sorun yokmuş gibi ben de gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
right here
FanfictionBazen en iyiler değil de en çok isteyenler kazanır. Warning: Uygunsuz ve hassas içerik barındıyor.