Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.Final haftamda yüzlerce yazmam gereken bitirme ödevi varken ben toxice dönüşen bir ilişkinin hikayesini anlatıyorum.
Biliyorum kaldırdım ama bölüm yazıp yeniden yayımlayacağımı söyledim. İşte aklınızı karıştıracak ve sizi merakta bırakacak o bölümün başı.
Okumaya geçmeden önce beğenmeyi unutmuyorsunuz. Yorumlarınızı ve tahminlerinizi de bekliyorum.
Keyifli okumalar.
-
"Lee Minho."
Elimdeki bira şişesi hissetmeyi uzun süre önce işlevleri arasından çıkartmış parmaklarımın arasından kaydığında, mekanın gürültüsü arasından bana seslenildiğini zar zor anlamıştım.
Gözlerim bana seslenen Hyunjin'i bulduğunda ayaklarım yere çivilendi. Vücudum dalgalanmaya başladı ve çocuğun aralık dudaklarından çıkan kelimeler suyun altındaymışım gibi kulağıma ulaşmayı reddetti.
Her zaman bu kadar çok içerdim. Hyunjin'in şaşkın bakışlarının sebebi sarhoş olmam değil, onlardan uzak olup sessizce oturuyor olmamdı.
"Yanımıza gelsene sana bir şey söylememiz lazım!" Yüksek sesin arasından sesini duyurmak için bağırdığında ve elini düşeceğimi anlamış gibi omzuma koyduğunda bu biraz olsun bilincimi kazanmamı sağlamıştı.
Bizimkilerin oturduğu masaya baktığımda ve Bang Chan ile göz göze geldiğimizde midemin kasılıp yüzümün buruşmasına engel olamamıştım.
Normalde de bana bu hissi verirdi Chan. Onun etrafa bıraktığı aurasının etkisini midemde ve tenimin üzerindeki ufak tüylerde hissederdim. Ancak bu seferki sancı diğerlerinden farklıydı. Suçluluk vahşi bir canavarın kanlı pençeleri gibi boğazıma dolanmıştı.
Sanki ben aramızdaki olası her şeyi başlamadan bitirmiştim.
Jisung ile aramızda geçenlerden sonra anılarımı yerinden sökmeye çalışırken yozlaşan hislerim gibi, tüm dünyadan izole olmuştum.
Resim bile yapamıyor, düşüncelerimin sesinden dolayı müzik bile dinleyemiyor sadece bir nebze olsun her şeyi bastırmak için içiyordum. En yakın arkadaşıma bile anlatamadığım o gerçek yüzüme daha fazla çarpmasın diye odadan dışarıya çıkmıyordum.
Fakat bu gece hiç aksatmadan katıldığım kampüs partilerinden birine gelmeyi de reddetseydim, büyük ihtimalle herkes şüphelenmeye başlayacaktı. Bir hata yapmıştım ve bunu toparlamak benim elimdeydi.
Nihayet düşüncelerimden sıyrıldığımda düşmanca bakan gözlerimi masadan ayırıp onlara doğru ilerledim. Fakat adımlarım bana karşı koymaktan ve geri geri gitmekten vazgeçmedi.
Chan ayağa kalkıp masanın önündeki kalabalığı ikiye böldü ve belimden tutarak, "Gel Minho," dedi. Yüzündeki heyecanlı gülümseme merakımı körüklerken eliyle masanın ucunu gösterdi ve az önce kalabalığın engellediği çocuk görüş açıma girdi.
Midem tanıdık yüzle alt üst olurken belimi tutan çocuk, "Han Jisung sonunda taraf seçti," dedi. Bununla beraber günlerdir görmediğim Jisung yaslandığı sandalyede doğruldu ve gözlerimizi birleştirdi. Benim aksime değişmeyen ifadesi ve eski hali alkolle bulanan beynimin uyuşmasına sebep oldu. Neredeyse bakışlarının arasında bilincimi kaybedecektim.
"İyi misin Minho?" Felix'in sesi zihnimin üzerindeki toz bulutunu dağıttığında başımı ona çevirdim. Bir an önce toparlanmalıydım.
Başımı sallayıp sahte bir tebessümle, "Evet," dedim. Gücümü toplayarak yeniden Jisung'a döndüm. "Gelmene çok sevindim," dedim. Yine aynı sakinlikte başını salladı ve az önceki sohbetine geri döndü. Hiçbir şey olmamış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
right here
FanficBazen en iyiler değil de en çok isteyenler kazanır. Warning: Uygunsuz ve hassas içerik barındıyor.