Herkese tekrardan merhaba. ben Gece.
Üç bin kelimelik smut yazdım ve bölüm iki gün içinde geldi. Artık yoruma çöker misiniz abanır mısınız ne yaparsınız bilemiyorum.
Fazla söyleyecek bir şeyim yok sizin için flörtümle film izlemeyi erteleyip smut yazdım bu yeterli.
Oy da verin,
Keyifli okumalar.
-
Elimde saatlerdir çevirip durduğum kibriti kutunun kenarına hızla sürttüm ve ucunun alev almasına izin verdim.
Akreple yelkovan kısa bir süreliğine dansına ara verirken teneke kutunun içindeki kağıt parçalarına göz gezdirdim. O an yüreğimin ortasındaki bayat sızı yeniden kavruldu. Hatıralarımın arkasına süpürülmüş hislerim bana bu kağıt parçalarının bir müsveddeden fazlası olduğunu hatırlattı.
Tıpkı zihnim kadar dağınık el yazısı, göz yaşlarıyla dağılmış sözcükler... Bu kağıt parçaları bendim. Bu satırlar benim evimdi.
"O sana sahipken, ben sadece içlerinde beni yapayalnız bıraktığın anılarına sahibim."
Bu cümleyle uzun bir aradan sonra yeniden göz göze geldiğimde kibritin sonuna doğru tırmanan alevin sıcaklığı elime ulaştı. Aynı anda sızlattı tenimi yıllar önceki ihanetle birlikte.
"Evini terk edebilecek misin?" diye bir ses duydum arkamdan. Nefesi enseme çarptı. Tüylerim diken diken oldu.
Gözlerimi kabus görürcesine sıkıca yumdum. Çünkü biliyordum. Eğer gözlerimi açarsam onun hayaliyle yeniden burun buruna gelecektim. Ve onu gerçek sanma gafletine yeniden düşecektim.
Nihayet derin bir nefes eşliğinde gözlerimi açarak, "Hayır," dedim. Dudaklarım oynamadı. Ama o beni duydu.
"Onu yakacağım."
Ve o anda elimdeki kibrit ruhumun parçaları gibi etrafa dağılan kağıt parçalarının uzerine düştü. Alevler satırların uçlarından veba gibi birbirlerine bulaştı. Göz yaşlarımın serildiği sözcükler kül oldu.
Hiç var olmamışız gibi öylece yok oldu anılarımız.
Hiç hissetmemişim gibi yandı duygularım.
Hiç yuvam olmamış gibi harabeye döndü çocukluğumun sığındığı duvarlar.
"Bu koku da ne böyle?"
Felix'in aniden odaya dalmasıyla etrafımdaki büyülü melankoli de günlüğüm gibi yok oldu. Yanaklarıma düşen damlaları elimin tersiyle beceriksizce kuruladım.
Küçük adımlarla yanıma yaklaşırken, "Ne yaktın?" diye sordu merakla.
Yanılıyordum. Ne melankoli ne de etrafımda ihanetin serçe parmağına bal gibi bulandığı hiçbir iblis yok olmamıştı. Onlar sadece şekil değiştirmişti.
"Günlüğümü," dedim ruhsuz bir sesle.
"Şaka yapıyorsun," dedi hayretle. Gözlerimi küçülen alevlerden ayırıp omzumun üzerinden ona baktım.
"Neden bu kadar şaşırdın ki?" diye sorduğumda gözlerimiz birleşti. Yüzünde o görmeyi sevdiğim endişeli ifadeyi gördüm.
"Senelerdir biz nereye gitsek o da bizimle gelir." Cümlesi bittiğinde yutkundu. Bakışları yeniden küle dönüşen kağıtları buldu. "Her zaman belki bir gün ona verirsin diye düşünürdüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
right here
FanficBazen en iyiler değil de en çok isteyenler kazanır. Warning: Uygunsuz ve hassas içerik barındıyor.