Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.
Herkes smut beklerken benim yazdığım ağlamalı, kahretmeli lanet bölüm. :D
Bu arada bir önceki bölümlerde yapılan karakter analizlerini çok beğendim. Birkaç kişinin okuyup geçmiyor oluşu beni çok memnun etti. Hemen yeni bölüm yazdım o yüzden.
Ayrıca sonraki bölüm final. :) Yüksek ihtimalle yani. 19 Ağustosa kadar yetiştirmem gerektiği için erken gelecek. Wattys22'ye bu kitapla da aday olmak istiyorum. Friends'le kapışsınlar.
O zaman oy verip yorum yapmayı unutmuyorsunuz.
Keyifli okumalar.
-
"Beni böyle izlemeye devam mı edeceksin?" diye sordum ikimize de acı veren sessizliğe karşı.
Yine de Jisung kollarını göğsünde birleştirip yaslandığı dolaptan beni izlemeyi kesmedi. Ne dudaklarını araladı ne de konuşmak için başka bir hamle yaptı.
Yüzünde dümdüz bir ifade vardı. Her zamankinden daha düşünceli görünüyordu.
"O aşağıda yaptığın neydi öyle?" Konuşmasını beklemenin anlamsız olduğunu anlayınca devam ettim. Gözlerini sessizce üzerime sabitlemesi aldığım tüm nefesleri ateşe veriyordu.
Nihayet dudaklarını aralarken, "Asıl seninki neydi?" dedi.
"Seni ilgilendirmeyen bir şeydi," dedim ellerimi önümde birleştirerek. Oturduğum yatağın ucunda rahatsızca kıpırdandım.
"Hadi ama Minho," derken sesine alaycı bir ton sızdı. "Ben göreyim diye yaptığını biliyoruz."
Derince yutkundum. Kaşlarımı ukala tavrına karşı sahte bir şaşkınlıkla kaldırdım.
"Madem öyle, neden durdurdun ki?" Sorumla beraber gözleri öfkeyle küçüldü.
"Kendini rezil ediyordun çünkü," dedi ve alayla gülümsememe sebep oldu.
"Aslında ben oldukça zevk alıyordum," dedim ve dudaklarımı büzdüm. Jisung'un kısılmaya devam eden gözleri kısa bir süreliğine dudaklarımı buldu. "Ve partnerim de öyle."
Alaycı bir ifade onun da yüz hatlarına yerleşirken, "Dizlerinde hala yaptığım morluklar dururken böyle konuşman komik," dedi.
Yaptıklarına rağmen böyle ukalaca konuşması yüzümü ekşitmeme sebep oldu.
Usulca, "Bu bıraktığın ilk iz değil sonuçta," dediğimde dudaklarını yukarıya kıvıran eski ifade dondu.
Bakışları odanın duvarlarına doğru dönerken bir süre aklındakileri toparlıyormuş gibi boşluğa daldı.
"Beni neden aradın?" diye sordu bir anda. Afalladım. Bunu soracağını tahmin etmiyordum.
Gözleri yeniden bana döndü ve, "Yanlışlıkla aradım," dedim. Başını reddedercesine iki yana salladı.
"Doğruyu söyle bana," derken gözleri üzerime kafes gibi kapandı.
"Bir önemi yok artık," diye yanıtladım. Oturduğum yatağın ucundan kalktım. "Özellikle o çocuğu altına aldığından sonra hiç yok."
Kapıya doğru adımladığım sırada, "Sana o kapıdan çıkmamanı söylemiştim," dedi. Sesindeki suçlayıcı ton kalbime bıçak gibi saplandı.
Başımı ona çevirerek, "İyi ki de yapmışım," dedim. Sesimde en ufak bir tereddüt yoktu. "Ertesi gün Seungmin ve seni ilk seviştiğimiz koltukta iç içe görünce hiç de pişman olmadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
right here
FanfictionBazen en iyiler değil de en çok isteyenler kazanır. Warning: Uygunsuz ve hassas içerik barındıyor.