Bölüm Yedi - Huzur

596 49 18
                                    



                                                                                                                                                                   بسم الله الرحمن الرحيم



                                                                      Bölüm Yedi - Huzur

Ellerim saçlarımda, gözlerim ise arkamdaki yatağın üzerinde oturup beni izleyen adamda iken sertçe yutkunmakla yetindim. Bir haftalık gelin ve damadı evine davet eden annem ile ona gidecektik ve arkamdaki kocam siyah takım elbisesi ile kalbimi yerinden çıkarmak istercesine güzel görünüyordu. Bir yandan saçlarımı tararken bir yandan da makyaj yapıp yapmamayı düşünsem de vazgeçtim. Bir kıskançlık uğruna istemediğim, sevmediğim bir şey yapmak istemiyordum. Ayrıca kendime itiraf edemesem bile arkamdaki adamın bana bakan gözleri, benden başka kadına bakmamaya yeminliymiş gibi bakıyordu.

Boğazımı temizledim. Hiç çekinmiyordu  Ömer. Ne bakmaktan, ne konuşmaktan ne de dokunmaktan zerre çekinmiyor, evliliğin ancak dürüstlükle ilerleyeceğini söylüyordu. Ellerimi sıkça tutuyor, sarılmayı, güzel sözler söylemeyi ihmal etmiyor ve gözlerimin içine hep mutlulukla bakıyordu. Ne vakit elimi çekmeye çalışsam, ondan uzaklaşmaya çalışsam eşlerin el ele tutuştuğu vakit günahlarının parmaklarından aktığını söylüyordu. Açıkça evliliğin ibadet olduğunu ve ibadetlerine özen gösterdiğini söylemiş, bu yüzden de Allah katında buğz ettiği helali yani boşanmayı hiç istemediğini söylemişti, ona bana ne kadar dayanabileceğini sorduğumda.

Ömer, deli diye bilinen bu güzel adam. Gülüşü ayrı, bakışı ayrı, dokunuşu ayrı güzel adam. Bir saat önce yatsı namazını camide kılıp gelen, üzerini hızla değiştirip beni izleyen kocam. Bakışları yüreğimi dağlayan, ondan kaçmama izin vermeyen gülüşü güzel kocam...

"Beni izlemeyi ne vakit sonlandıracaksın?" Sorum üzerine gülümsedi. Zaten gülümsemediği bir zaman dilimi var mıydı bu adamın? Güldüğünü sık görmesem de sık sık gülümserdi. "Çok güzelsin." Sertçe yutkundum. Yeterince tarandığına emin olduğum saçlarımı taramayı bırakıp tarağı yerine yerleştirdim.  Ardından da ayağa kalktım, üzerimdeki uzun, gündelik elbiseye dikkat edip ona doğru ilerledim ve yanına oturdum. "Aklımı çelemezsin." dedim yüzümdeki gülüşle. "Ben bu oyunlara gelmem." Omuz silkti. "Ciddiyim." 

Yüzümdeki gülüşüm solduğunda kaşlarımı kaldırdım. Bakışları çok tuhaftı, nasıl oluyor da bana böyle bakabiliyordu, bilmiyordum. "Sen de güzel olmuşun." dedim dürüstçe. Tuhaf bir şekilde bana her daim dürüst olan bu adamla beraber ben de dürüst oluyordum. "Farkındaysan sen benimle evlendin, madem boşanmak istemiyorsun o vakit bu kadar güzel olma! Başka kadınların benim kocama bakmasını istemiyorum." Gülüşü büyüdükçe büyüdü. Bir anda ben daha ne olduğunu anlamadan belimden tuttu ve beni kendine doğru çekti, ılık nefeslerini yüzümde hissedebiliyordum. "Kocan olduğumu anlamaya başlamana sevindim güzel karım. Baba olarak da görürsün inşallah." Konuşurken sesindeki hüznü ve özlemi anlamamak imkansızdı.

Yaşı büyüktü, baba olmayı istemek onun en büyük hakkıydı. Ümmet-i Muhammed yetiştirmek istediğini söylemişti kardeşi ile telefonla konuştuğunda ve her konuşmamızda daim bebek mevzusu geçerdi. Gerçekten baba olmayı çok istiyordu. Onun elinden bu hakkı almak da haksızlık gibi geliyordu. Zira Ömer gerçekten mutlu olmayı hak ediyordu. "Baba olmayı bu kadar çok isterken neden daha erken evlenmedin?" Sorum üzerine gülüşü azalsa bile kaybolmadı. "Hiçbir şey ne erken olur ne de geç. Her şey zamanında olur, benim de zamanım seninle evlendiğimiz günmüş demek ki."

RAZIYIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin